Sağlığını Korumayı Öğren: SİBO ve SİNDİRİM SİSTEMİ

3 Mayıs 2019 Cuma

SİBO ve SİNDİRİM SİSTEMİ



Bloğumda zaman zaman bahsettim SİBO dan.
Biraz daha kapsamlı olarak bu gönderide detaylı bilgi bulabilirsiniz.

Kaynaklar
https://draxe.com/health/sibo-symptoms/
https://www.facebook.com/watch/?v=1456053657872655
https://www.siboinfo.com/

Sindirim sistemi, bedeninizde sindirimle alakalı her bir parçayı içeren karmaşık bir sistemdir:
  • Ağız
  • Özefagus (yemek borusu)
  • Pankreas
  • Sinir sistemi
  • Mide
  • İnce bağırsak
  • Kalın bağırsak (kolon)
  • Anüs
  • Safra kesesi
  • Karaciğer
  • Bağışıklık sistemi
  • Sindirim sisteminde ve bedenimizin diğer her yerinde yaşayan trilyonlarca bakteri

İYİ BİR SİNDİRİM SİSTEMİ SAĞLIĞININ İŞARETLERİ
  • Yemek yedikten sonra kendinizi iyi hissedersiniz
  • Günde bir ila üç sefer büyük tuvalete çıkarsınız- dışkınız düzgün ve biçimlidir.
  • Yemekten sonra gaz, şişkinlik, kramp ya da ağrı sorunu yaşamazsınız.
  • Dışkınızda sindirilmemiş gıda görmezsiniz.
  • Sindirimi kolaylaştırıcı ilaçlara gerek duymazsınız.
  • Mide ve yemek borusundan ya da asitten kaynaklı reflu semptomları yaşamazsınız.

KÖTÜ BİR SİNDİRİM SİSTEMİ SAĞLIĞININ İŞARETLERİ

SİNDİRİM NASIL OLUR


SİBO (SMALL INTESTINE BACTERIAL OVERLOAD)

SIBO kelimesi “Small Intestinal Bacterial Overgrowth” kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. İnce bağırsaklarda bulunan bakteri sayısında artış ve/veya buradaki bakteri tiplerinde değişiklik olmasını ifade eder. Çoğu hastada SIBO tablosuna neden olan, tek bir bakteri tipi değil, normalde kalın bağırsakta olması gereken çeşitli bakteri tiplerinin ince bağırsakta çoğalmasıdır. Daha seyrek olarak ise SIBO ince bağırsaklarda normalde bulunan bakterilerin sayısının artmasına bağlı olabilir.

Gerek ince bağırsak, gerekse kalın bağırsakta belli bir sayıda bakteri bulunması normaldir. Ancak bu bakterilerin türleri ve sayıları birbirinden farklıdır. Örneğin ince bağırsağın ilk kısımlarında 1 mililitre sıvı içinde 103 (10.000) CFU/ml den daha az bakteri bulunurken kalın bağırsakta ise mililitrede 108 (1.000.000.000) CFU/ml den daha fazla bakteri yaşar. İnce bağırsak bakteri kolonisi gram pozitif ve aerobik bakterilerden oluşurken kalın bağırsaklarda daha çok gram negatif ve anaerobik bakteriler bulunur. İnce bağırsaktaki bakteri sayısının olması gereken seviyenin çok üzerinde artması ve/veya ince bağırsakta olmaması gereken bakteri türlerinin bu bölgede yerleşim göstermesi durumu SIBO olarak adlandırılmaktadır. SIBO vakalarında ince bağırsakta mililitreye düşen bakteri sayısının 105–106 dan daha fazla olduğu bilinmektedir. Buradaki asıl sorun ince bağırsakta zaten var olan bakteri türlerinin sayıca artmış olması veya ince bağırsağa ait olmayan bakteri türlerinin ince bağırsağa yerleşerek çoğalmasıdır. Yapılan araştırmalarda SIBO’da izole edilen bakterilerin aslında ince bağırsak florasındaki normal bakteriler, ağız ve boğaz boşluğu (orofaringeal) veya kalın bağırsak florasındaki bakteriler olduğu görülmüştür.

SIBO BELİRTİLERİ NELERDİR? 

SIBO bazı hastalarda hafif belirtilerle seyredebilir. Belirtilerin hafif olduğu bu vakalarda çoğu zaman SIBO teşhisi gözden kaçabilmektedir. Bazı vakalarda ise kronik ishal, kilo kaybı, beslenme yetersizliği ve malabsorpsiyona (emilim yetersizliği) kadar giden birçok farklı şikayetlerle hastalık kendisini gösterebilmektedir.

SIBO’da sık karşılaşılan şikayetler aşağıda sıralanmıştır:
  • Karın ağrısı ve karında huzursuzluk
  • Karında şişkinlik (abdominal distansiyon)
  • İshal, kabızlık veya dışkı formundaki değişiklikler
  • Gaz
  • Geğirme
  • Ağız kokusu
  • Bulantı, kusma
  • Kilo kaybı ve/veya kilo alamama
  • Vitamin ve mineral eksikliklerine ait belirtiler
  • Malnutrisyon (Besin emiliminin yetersizliği)
  • Eklem ağrısı
  • Yorgunluk
  • Döküntüler, egzama
  • Akne
  • Astım
  • Depresyon
  • Rosasea
  • İrritabl Bağırsak Sendromu-İBS
  • Otoimmün hastalıklar (özellikle haşimato)
  • Huzursuz Bacak Sendromu
Eğer yukarıdaki şikayetlerden veya kronik hastalıklardan bazılarını uzun süreden beri yaşıyorsanız ve tedavi konusunda başarılı bir sonuca ulaşamadıysanız şikayetlerinizin SIBO ile ilişkili olabileceğini aklınıza getirmenizi tavsiye ediyorum.

SIBO İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ
  • Mide asidinin azlığı: Yeterli mide asidi, safra asitleri, pankreas enzimleri bizi davetsiz misafirlerden korur. Stres, mide asidini baskılayan ilaçlar, ileri yaş gibi etkenler mide asidinin azalmasına sebep olabilmektedir.

  • Hipotiroidi ve sentetik tiroid hormonu (levotiroksin) tedavisi

Hipotiroidide bağırsak hareketleri yavaşlar,bağırsak boşalması gecikir. Bu durum SIBO gelişmesine yatkınlık sağlar. Sentetik tiroid hormonu tedavisi alan hipotiroidi hastalarında sıklıkla SIBO görülme oranının azalmadığı ve SIBO bulgularının ortadan kalkmadığı gösterilmiştir. Ayrıca SIBO hastalarında ince bağırsak işlevlerinin bozukluğuna bağlı olarak sentetik tiroid ilaçlarının emilimi de olumsuz yönde etkilenebilmektedir.
  • Antibiyotik kullanımı

Antibiyotikler ve gıdalar yoluyla alınan antibiyotikler sindirim kanalı içindeki bakteri popülasyonunda değişikliklere yol açarak normal bağırsak florasının dengesini değiştirip SIBO gelişimine neden olabilmektedirler.
  • Diyabet

Diyabetik hastalarda görülen sindirim sistemi şikayetlerinde SIBO önemli bir rol oynar. Çünkü sindirim sisteminin çalışmasını kontrol eden enterik sinir sistemi yapması gereken görevleri yapamaz hale gelir ve mide, bağırsak hareketlerinin düzeni bozulur.
  • Alkol

Alkolün ince bağırsak mukoza hücrelerinde hasara neden olduğu, bağırsak geçirgenliğine (leaky gut) yol açtığı ve bağırsak hareketlerini olumsuz yönde etkilediği gösterilmiştir. Ilımlı miktarda bile olsa alkol kullanan kişilerde SIBO gelişme olasılığı yükselmektedir. Ayrıca alkol, SIBO’da artan birkaç spesifik bakteri türünün gıdasıdır ve bu bakterileri besleyerek çoğalmalarına neden olmaktadır.

  • Doğum kontrol hapları
  • Hassas bağırsak sendromu
  • Çölyak hastalığı
  • Chrohn hastalığı
  • Bağırsaklarda cerrahi müdahale geçmişi : Örneğin ince bağırsak tıkanıklığı, divertikül, fistül, cerrahi kör loop, ileo-çekal rezeksiyonlar gibi durumlarda SIBO oranının arttığı gösterilmiştir.
  • Karaciğer sirozu, kronik pankreatit veya böbrek yetmezliği gibi organların işlevlerini bozan kronik hastalıklar SİBO ya da zemin hazırlar

Yukarıda sıraladığımız faktörler SIBO oluşumuna neden olurken, bu hastalıkların hazırladığı zeminde ortaya çıkan SIBO da doğrudan ya da emilim bozukluğu ve besin eksikliği ile altta yatan asıl hastalığın daha da kötüleşmesine neden olabilmektedir. Bu durumda bir kısır döngü ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bazen tek bir faktör SIBO’ya neden olurken, başka bir hastada birden fazla neden bir araya gelerek SIBO gelişimine zemin hazırlayabilir.

SIBONUN ETKİLERİ
SIBO incebağırsak mukozasının hücrelerine hasar vererek çeşitli şikâyetlere ve semptomlara neden olur. İnce bağırsak mukozasının yapısının bozulması sonucunda hem sindirim fonksiyonu bozulmakta hem de yetersiz sindirim sonucunda besin unsurlarının emilimi olumsuz etkilenmektedir.
  • SIBO ya neden olan bakteriler normal sindirimle ve gıdaların emilimiyle etkileşebilirler ve bağırsak duvarını bozarak Geçirgen Bağırsak Sendromuna neden olabilirler.
  • Bakteriler aldığımız gıdaları kullandığından zaman içerisinde demir, B12 gibi maddeleri tüketerek anemiye neden olurlar
  • İncebağırsaklarda ve bağırsakların üst bölümünde büyük miktarda gaz oluşması karında şişlik, ağrı, kansızlık (IBS semptomları), geğirmeye neden olur.
  • Bu aşırı gazlar zaman zaman kalbi yukarı doğru sıkıştırarak, kalbin yerinin ve ekseninin değişmesine, Rhömheld sendromu dediğimiz kalp şikayetlerine, çarpıntılara neden olabilir.
  • Bakteriler safra asitlerini parçalayarak yağ emilimiyle etkileşebilir. Safra asitlerinin eksikliği, yağların sindirimini bozarak yağda çözünen A ve D vitaminlerinin emilim noksanlığına ve yağlı dışkılamaya yol açar.
  • Bağırsak duvarındaki bozulma tam olarak sindirilmeyen büyük gıda partüküllerinin kana karışarak girmesine ve bağışıklık sisteminin bunlara tepki vermesine yani gıda alerjilerine ve duyarlılığına neden olur.
  • Bakterilerin kendileri de kan akışına karışabilir. Bakterilere ve onların hücre duvarına karşı gelişen bağışıklık reaksiyonu vücut ağrılarına, kronik yorgunluğa ve karaciğerin yüklenmesine sebebiyet verir.
  • Bakteriler yüksek miktarda asit salgılayarak beyinde neden oldukları düşük dereceli enflamasyon sonucunda zihin bulanıklığı gibi nörolojik ve bilişsel semptomlara yol açabilir.

SİBO görülme sıklığıyla ilgili kesin bir bilgi yoktur. Bazı çalışmalara göre her hangi bir belirtisi olmayan sağlıklı kişilerin % 6 ila 15’inde SİBO bulunurken bu oran, hassas bağırsak sendromu (İBS) bulunanlarda %80’lere yükseliyor. 

SIBO NASIL TEŞHİS EDİLİR?

SIBO tanısında iki türlü test kullanılmaktadır. Bu testlerden bir tanesi bakteri kültürü, diğeri ise nefes testidir. Tabi bu testler yanında gıda alerji testleri (Ig G ve Ig E), pankreatik enzim seviyelerinin kontrol edilmesi (amilaz ve lipaz), kapsamlı dışkı analizi, H. Pylori taraması gibi testler de tanı koymada ve diğer olasılıkları elemede yardımcıdır. 

1)ENDOSKOPİ ve BAKTERİ KÜLTÜRÜ: Bu test için ince bağırsağa kadar endoskop veya kateter ile girilip ince bağırsak florasından bakteri örneği alınması ve alınan bu örneğin kültür ortamında üretilmesi gerekir. Bu yöntemin teknik olarak uygulanmasının zorluğunun yanı sıra başka bazı dezavantajları da olduğu için rutin kullanımda pek geniş bir yer tutmaz. Maliyeti de yüksektir. Uygulama sırasında hastaya endoskop veya kateter yutturulması gerektiği için birçok hasta bu işlemi yaptırmakta isteksiz davranmaktadır. Ayrıca endoskop veya kateter ile ince bağırsağa girilip buradan bakteri örneği almak her zaman güvenli bir sonuç alınacağı anlamına da gelmemektedir. Kateterin ince bağırsağa ulaşırken geçtiği ağız, mide gibi diğer bölgelerdeki bakterilerin de alınan numuneye bulaşma riski her zaman vardır. Böyle bir bulaşma olması durumunda elde edilen yanlış sonuç hastaların gereksiz tedavilere maruz kalmasına yol açabilmektedir.Ayrıca bağırsaklarda yaşayan bazı bakteri türlerini vücut dışında canlılıklarını sürdüremediklerini biliyoruz. Bu nedenle kültür ortamında üretilebilmeleri de mümkün olmamaktadır.

2) NEFES TESTLERİ:
Bakteriler beslenirken, karbonhidratların fermente olmasına neden olur, bu da bir yan ürün olarak hidrojen üretir. Hidrojen, archaea adı verilen tek hücreli organizmaları ince bağırsaklarınızda besleyebilir ve bu da bir yan ürün olarak metan üretir. Bu yüzden SIBO'nuz olduğunda sindirim sisteminizde aşırı miktarda hidrojen, metan veya her ikisine de sahip olursunuz. Bu gazlardan herhangi birinin ağırlıklı üretimine bağlı olarak, farklı semptomlar geliştirebilir ve farklı tedavilere cevap verebilirsiniz. Hidrojen baskın SIBO tipik olarak ishale yol açarken, metan baskın SIBO genellikle kabızlıkla ilişkilidir.

Bağırsakta bakteriler tarafından üretilen hidrojen veya metan gazı buradan emilerek dolaşıma geçer ve akciğerlerden süzülerek nefes yoluyla dışarı atılır. Hastaya bir ön hazırlık sonrasında belli miktarlarda şeker yapısında bazı maddeler verildikten sonraki zaman diliminde hastanın  nefesinden hidrojen ve/veya metan gazı ölçümlerinin yapılması bağırsak bakterilerinin çeşitleri ve aşırı çoğalma hakkında “indirekt” bazı bilgiler verebilir.

Testten 24 saat öncesinde özel bir hazırlık diyeti yapılması ve test yapılmadan önceki 12 saat boyunca yemek yenmemesi gerekiyor. Hazırlık diyetinin amacı, bakteriler tarafından fermente edilebilen yiyeceklerin azaltılması ve bu sayede testte içilecek solusyona karşı net bir tepkinin ölçülebilmesi. Testin başlangıcında bir açlık nefes örneği alınıyor. Sonrasında ise laktuloz veya glukozlu bir solüsyon hastaya içirilerek her 15-20 dakikada bir nefes örnekleri alınıyor. Alınan nefes örneklerindeki hidrojen/metan gazlarının miktarı ve gaz miktarındaki artışın kaçıncı dakikalarda olduğu, bakterilerin yeri ve cinsi konusunda bilgi veriyor. Test toplamda 3 saat kadar sürüyor.

Bu testlerin belli oranlarda yanlış pozitif veya yanlış negatif sonuç verme olasılığı vardır. Yanlış negatif sonuç demek testte hidrojen veya metan gazı tespit edilemediği durumlarda hastada aslında SIBO olmasına rağmen doğru sonucuna varılamaması anlamına gelir.

Bu nedenle SIBO tanısı konulurken bu testlerden daha ziyade hastanın öyküsü ve klinik tablosunun göz önünde bulundurulması daha akılcı olacaktır.

SİBO TEDAVİSİ
  • SIBO’nun neden olduğu eksikliklerin (besin öğeleri, vitamin ve mineral eksiklikleri) tespit edilmesi ve yerine konulması gereklidir. Aksi halde tedaviye yönelik çabalar sonuçsuz kalabilmektedir. B12 vitamini, Folat, D, E ve K vitaminleri, Çinko, Demir, Magnezyum eksiklikleri giderilmelidir.
  • Mide asitliği yetersiz olursa mikroorganizma gelişmesi olacağı için mide asitliğinin olması gereken pH 1-3 aralığında tutulması önemlidir. Eğer mide asidi eksikliği varsa buna yönelik destek ve düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır. Yemeklerden önce mide asiditesini arttırmak için Betain hidroklorik asit (Betain HCl) kullanabilir. Mide asidini azaltan proton pompa inhibitörleri ve antiasitler gibi ilaçların kullanımından kaçınılması iyi olur. Mide asitliği için elma sirkesi de faydalıdır. Sindirimin düzenlenmesi için enzim takviyesi/ilaçlarının kullanılması SİBO’da çok önemlidir.
  • Eğer hastada kabızlık varsa buna yönelik önlemler alınmalıdır.
  • SIBO hastalarında beslenme planlaması çok önemlidir ve hassas bir şekilde kişiye ÖZEL olarak yapılmak zorundadır. Gayet sağlıklı beslendiğinizi düşünüyorsunuz ama yine de şişkinlik, kabızlık, ishal, gazlanma, kaşıntılar, eklem ve kas ağrıları, rosacea vs. gibi bir türlü anlamlandıramadığınız şikayetleriniz var ve neden olduğunu bir türlü çözemiyorsunuz.  Bu durumunuzu çok iyi anlayabiliyoruz, çünkü SIBO hastalarında bu durumla sık olarak karşılaşmaktayız. SIBO hastaları sağlıklı olarak kabul edilen,  başta çiğ sebzeler (salata) olmak üzere bazı gıdaların sindirimde zorluklar yaşarlar. Normal şartlarda sebzeler gibi lifli yiyecekler kalın bağırsakta ve kalın bağırsak florasındaki bakterilerin yardımı ile sindirilir. Kalın bağırsak fermentasyonla ilgili bir organdır. Bazı SIBO hastalarında kalın bağırsak bakterilerinin ince bağırsakta çoğaldığı durumlarda fermentasyon işlemi ince bağırsakta oluşmaya başlar. Kolayca fermente olabilen karbonhidrat türündeki gıdalar SIBO hastalarının şikayetlerinde artışa yol açabilmektedir. Bu sebeple meyveler, baklagiller, tahıllar, sebzeler, kuru yemiş ve yağlı tohumlar, süt ürünleri ve kemik suyu gibi birçok sağlıklı gıda SIBO hastaları için uygun değildir. Bununla birlikte her SIBO hastasında bütün karbonhidrat türleri sorun yaratır diyebilmek de mümkün değildir. Çoğalan bakteri türlerinin tükettiği karbonhidrat çeşidine göre hastalarda rahatsızlık yaratan yiyecekler de değişebilmektedir. Ayrıca ikinci bir faktör olarak bağırsağın hangi kesiminde daha çok bakteri ürediği de önemlidir. Eğer bakteri artışı ince bağırsağın daha üst kısımlarındaysa bakterilerin ulaşabildiği gıdalar daha az sindirilmiş olacağından fermentasyon işlemi daha hızlı gelişecektir. Bu hastaların beslenme planlamasında daha radikal önlemler almak gerekmektedir. SIBO’nun beslenme planlaması özeldir. Bu hastalarda bazı gıdaların küçük porsiyonları tolere edilebilirken miktar arttığında sorun ortaya çıkabilmektedir. SIBO hastalarında sağlıklı olduğu kabul edilen bazı standart diyet önerileri (paleo, GAPS, Karatay, taş devri vs) maalesef çözüm olmayabilir. bir diyeti hayatımıza sokmaya karar vermeden önce kendi durumumuzu iyi değerlendirmemiz ve diyetin iyi yönleri kadar sakıncalı olabilecek taraflarını da araştırmamız gerekir. İnce bağırsaktaki bakterilerin ana gıdası karbonhidratlar olduğu için, SIBO’ya yönelik diyetlerin temelinde karbonhidratların sınırlandırılması yatıyor. Ayrıca SIBO tedavisiyle hastanın yiyemediği bu yiyeceklerin yeniden diyete sokulabilmesi de hedefleniyor. Bu yüzden kısıtlı bir diyeti uzun süre devam ettirmeye çalışmak ideal bir yaklaşım olarak görülmüyor. Düşük FODMAP içeren bir beslenme yaparak bakterilerin çoğalmasını azaltabilirsiniz.Düşük FODMAP irritabl bağırsak hastalığı için faydası kanıtlanan bir beslenme tarzı. Açılımı “Fermentable Oligo-, Di-, Mono-saccharides and Polyols” olarak ifade ediliyor. Türkçe karşılığı ise fermente olabilen oligosakkarit, disakkarit, monosakkarit ve polioller. Düşük FODMAP protokolü ise bahsedilen sakkarit tiplerini ve poliolleri diyet ile azaltmaktan geçiyor. Sakkarit kelimesi şeker anlamına geliyor ve birçok karbonhidrat ağırlıklı besinde var. Polioller ise düşük kalorili tatlandırıcılardır. Bu besinler birkaç mekanizma ile irritabl bağırsak sendromunu kötüleştirebilirler.
  • SİBO tedavisinde antibiyotiklerin çok önemli bir yeri vardır. Çünkü tek başına diyetle kurtulmak mümkün olmayabiliyor. Bağırsak hareketlerini düzenleyici etkisinden dolayı  (Rifaximin yaklaşık 2 hafta) SIBO tedavisinde başarıyla kullanılmakta. Sıklıkla kullanılan antibiyotikler patojenlere zarar veren, yararlı bakterileri en az düzeyde etkileyen bir antibiyotiktir. İshalin veya kabızlığın hangisi ön plandaysa ona uygun antibiyotik ilavesi yapılabilmektedir. Ayrıca antibiyotikler haricinde Prokinetik ilaçlar hekim kontrolünde tercih edilebilir. Bu ilaçlar besinlerin bağırsaktan geçişini hızlandırarak bakterilerin kontrol altında tutulmasını sağlar.
  • SİBO nun durumuna göre uygun probiyotik desteği yapılmalıdır. Bağırsaklarınızdaki iyi bakterileri restore etmek gerekir. Bu, güçlü bir bağışıklık sistemini, optimal sindirimi ve besin emilimini desteklemeye yardımcı olacaktır. İnce bağırsaklarınızda aşırı miktarda bakteri varsa, bunlar büyük olasılıkla laktobasillus veya bifidobacterium türleridir. Probiyotik takviyelerin çoğu lactobacillus veya bifidobacterium içerir, bu nedenle bunları kullanmak ince bağırsaklarınızdaki bakteri populasyonunu kötü etkiler. SIBO'ya sahip olabileceğinizin bir ipucu, lactobacillus veya bifidobacterium içeren probiyotiklerin semptomlarınızı şiddetlendirdiğidir. Daha fazla gaz, şişkinlik, kabızlık, ishal veya diğer sindirim semptomları yaşayabilirsiniz. Toprak bazlı (Soil based) probiyotikler semptomlarınızı daha da şiddetlendirmeyecektir, çünkü ince bağırsağı kolonize etmezler veya orada büyümekte olan bakterileri beslemezler. Laktobacillus veya bifidobacterium suşları içermezler, ancak yine de probiyotiklerin tüm faydalarını sağlarlar.
  • Laktoferrin, bağırsaklar üzerinde antibakteriyel etkisi kanıtlanmış bir takviyedir. SİBO tedavi protokolünde yer almasında fayda vardır. Laktoferrin, bağırsakta mikrobiyota homeostazisi korurken, ilgili bağırsak fonksiyon bozukluğunun önlenmesi ve tedavisi için mükemmel bir gıda kaynağı olabileceğini gösterirmiş. zayıflamış epitelyal bariyer hasarını ve inflamasyon durumunu düzeltmede etkilidir.
  • Bitkisel takviyeler: Aşırı bakteri çoğalmasını azaltmak için Marshmallow kökü ve DGL meyan kökü, çörekotu yağı
  • Düzenli egzersiz yapmak ve hareketli bir yaşam tarzını benimsemek çok önemlidir. Çünkü egzersizin bağırsak hareketleri üzerinde düzenleyici bir etkisinin vardır. Ayrıca egzersizin bağışıklık sisteminin güçlenmesi üzerinde de olumlu etkileri yadsınamaz. Egzersizin bir diğer kazanımı ise hormonal sistem üzerindeki iyileştirici etkileridir.
  • Düşük dozlarda uygulanan naltrexone’un endorfin seviyesini yükselttiği, bu yolla da immün sistem üzerinde dengeleyici bir etki yaratarak enflamasyonun düzelmesine katkıda bulunduğunu bilinmektedir.
  • Bitkisel Antibiyotikler: Daha uzun sürse de bitkisel antibiyotiklerin klasik antibiyotikler kadar etkili olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Kekik yağı (içindeki karvakrol etken maddesi ile), Sarımsak ekstraktı (içindeki alisin etken maddesi ile), berberin özü, karanfil yağı faydalanılan bitkisel yağlardan bazılarıdır.
  • Quercetin, mast hücrelerini doğal olarak stabilize eden ve salgıladıkları histamin miktarını azaltan bir flavonoiddir. Bu, iltihaplanmayı ve bağırsak zarına daha fazla zarar vermeyi önemli ölçüde azaltır. Quercetin ayrıca esasen sızıntının kapatılmasına yardımcı olan bağırsak bariyerini ve fonksiyonunu da sıkılaştırır. 
  • SIBO’da besin intoleranslarından farklı olarak porsiyon büyüklükleri de önemli. Bir gıdaya karşı oluşan intoleransta, o gıdadan çok küçük bir miktar yendiğinde bile sorun olabilecekken, SIBO’da küçük porsiyonlar tolere edilebiliyor
  • SİBO da çok sık yemek yenmemeli, atıştırma yapılmamalıdır. Intermittent Fasting faydalıdır. Bağırsakların kendini temizlemesine yardımcı olur.Mikroorganizmaları şeker ve lifler besleyecektir.
  • Besinleri çok çiğneyin. Bu durum yiyeceklerin ince bağırsağın sonuna gelmeden emilmesini sağlar. Dolayısıyla ince bağırsağın gerisindeki bakteriler yeterli besin alamaz ve sayıları azalır.
  • Sibo tedavisinde stres kontrolü de çok önemlidir. Bir stres etkeni, savaş ya da kaç mekanizmasını harekete geçirir. Vücut norepinefrin üretir. Sindirim durdurulur çünkü öncelik bu değildir.
💞 💞 💞 💞 💞 💞 💞 💞 💞 💞

Bazen sadece zamana ihtiyaç olur, debelenmeyip çırpınmayıp sadece beklemek gerekir.

Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.