Lyme facebook
grubumuzda sürekli ‘ne yiyelim, içelim, nasıl beslenelim, lyme için en uygun
diyet nedir’ türünden sorular geliyor. Bunun cevabı aslında o kadar detaylı
ki çünkü proteinlerin, yağların, karbonhidratların ve tüm mikro besinlerin
arkasında kocaman bir kimya, biyokimya var. Seçimimiz bizi hasta da edebilir
iyileştirebilir de. O nedenle zaman ayırıp bu besinlerin arkasındaki
kimyasal-biyokimyasal süreçleri anlamak için çaba göstermeliyiz. Bu konuda
faydalı olabilecek güzel Türkçe kaynaklar da yok değil. Dr. Natasha Campbell
- McBride ın GAPS kitabından aşağıda alıntıladığım kısımlar çok önemli
bilgiler içeriyor; okumanızı öneririm.
Bunlar
haricinde
📍 bir
lyme hastası öncelikli olarak buğday, arpa, çavdar, yulaf, pirinç, gibi tüm
tahılları mutfağından çıkarmalı. Un ve unlu mamulleri terk
etmek bile başlı başına bir iyileşme sağlayacaktır. Bunun yerine bir
kahve öğütücü alarak kinoa, keten tohumu, chia, hindistancevizi, badem,
mercimek gibi gıdaları öğüterek (baklagilleri önce fermente ederek) kendi
unlarınızı yapabilir ve sağlıklı bir alternatif olarak kullanabilirsiniz. Glutenin bağırsaklara zarar verdiği
unutulmamalıdır. Ancak piyasada satılan "glutensiz unlar" iyi bir
alternatif değil. Gıda endüstrisinin glutensiz beslenme modası için sunduğu bir
pazar. Bu nedenle evde ekmeğinizi yukarıda bahsettiğim un alternatiflerinden
kendiniz yapın.Glütensiz beslenme, inflamasyonu
azaltmak, bağırsak fonksiyonlarını iyileştirmek, kilo vermek, ruh hali ve
enerji seviyesini düzeltmek için çok iyi bir yol.📍Yağlar konusu zaten bu yazıda kapsamlı açıklanıyor. Ancak mısırözü
yağı, ayçiçek yağı ve kızartmalar ile vedalaşmak atılması gereken önemli bir
adım. Zeytinyağı, sadeyağ, hindistancevizi yağı gibi beynimizi ve bedenimizi
besleyen yağlar ile fullemeliyiz yakıt depolarımızı. 📍 Rafine
market tuzunu kaya tuzu
ile değiştirip yemekler zerdeçal, sumak, kakule, zencefil, kekik, nane gibi
baharatlarla çeşitlendirilmeli. 📍 Salatalar filizlendirilmiş
nohut, mercimek ile zenginleştirilmeli. fermente edilmiş pancar ile
renklendirilmeli. 📍 Taze
organik yumurta, kemik suyu, yeşil, mor, turuncu sebze suları, rengarenk mevsim
salataları ile her bir hücremizi beslediğimizi hissetmeliyiz. 📍 Bu
beslenme rejiminde bütün ŞEKERİN mümkün mertebe kesilmesi önerilir.
Çay şekeri, şekerlemeler, reçeller, kola, diyet kola, şeker ile tatlandırılmış
boğaz pastilleri, kurabiye, kek, krep, hamur işleri, pudingler ve benzeri şeker
içeren gıdalar bu diyette bulunmuyor. Bu sebeple İYİ BİR ETİKET OKUYUCU olmak
şart !! 📍NİŞASTALAR da bağırsak ve kan dolaşımında şekere
dönüştüğü için bu diyette tüketimine izin verilmeyenlerden. Bu, Lyme ile
savaşan bir kişinin, ekmek, erişte, makarna, pirinç, patates ya da undan
yapılmış herhangi bir şeyi yememesi anlamı taşır. 👇
TEMEL YAĞ ASİTLERİ
Birçok yağ asidini vücudumuz kendisi
üretir. Ama bir grup yağ asidini üretemez. Bunlar temel yağ asitleridir. Temel
demek, onlarsız yaşayamayız demek. Temel yağlar vücudumuzun üretemeyeceği yağ
asitlerini içerir ve bu yüzden besinlerden alınması gerekir. Bunlar Omega-3 ve Omega-6
yağ asitleridir. Vücuttaki her hücre, işlevini yerine getirebilmek ve hayatta
kalabilmek için bu yağ asitlerine ihtiyaç duyar. Bu yağlar vücutta en basit
seviyede sayısız işlev gerçekleştirir. Vücudumuz, özellikle de beynimiz bir
seviyeye kadar bu yağlardan meydana gelir. Omega-3 ve Omega-6 yağları üzerinde yapılan yüzlerce klinik
araştırma; otizm, DEHB, disleksi, dispraksi, diyabet, depresyon, obsesif
kompulsif bozukluk, şizofreni, enfeksiyonlar, kanser gibi dünyadaki bütün
hastalıkların tedavisinde etkili olduklarını gösteriyor. Gıdalar işlendiği
içinbeslenirken yeterince temel yağ, özellikle de Omega-3 alamıyoruz.Sindirim
bozukluklarından dolayı, GAPS hastaları da şüphesiz temel yağ asidi
eksikliğiyaşıyorlar ve bu yağları diyetlerine eklemeleri gerekiyor.
Diğer yağ asitlerinin türediği iki ana
temel yağ asidi vardır:
Omega - 3 : Alfa-linolenik asit, kısaca ALA
Omega - 6 : Linolenik asit, kısaca LA
Şekil 1: Ana Omega yağ asitlerinin (ALA ve LA) vücutta çeşitli türevlere dönüşmesi |
En zengin ALA (Omega-3) kaynakları; keten tohumu yağı, kenevir yağı ve egzotik
bitkiler olan kukui ve chia yağlarıdır. Bu yağ asitleri daha az miktarlarda;
ceviz, soya fasulyesi, kabak çekirdeği, kolza çekirdeği, pirinç kepeği, koyu
yeşil yapraklı sebzeler, yumurta sarısı, hayvansal yağlar, hayvan sütleri ve
tabii ki anne sütünde bulunurlar.
En zengin LA (Omega-6) kaynakları; çuha çiçeği yağı, aspir veya yalancı
safran, ayçiçeği, ceviz, kenevir yağı ve neredeyse bütün çekirdek ve kabuklu
yemişlerdir. Daha az miktarda yumurta sarısında, sütte ve anne sütünde
bulunurlar.ALA ve LA, "ana yağ asitleri” olarak bilinir. İnsan vücudu bu iki
yağ asidini kullanarak neredeyse her hücrenin her fonksiyonunda kullanılmak
üzere diğer yağları üretir.
Omega 6 yağ asitleri metabolitleri ENFLAMATUVAR (iltihap yapıcı), HİPERALJEZİK (ağrı yapıcı), TROMBOTİK (pıhtı yapıcı) ve MİTOJENİK (hücre üremesini arttıran) özelliklere sahiptir. Aslında vücudun bu özelliklere de ihtiyacı vardır. Aksi takdirde düşmanlara karşı mücadele edemeyiz (iltihap), kanamalarımız artar, ağrı hissetmeyiz ve hücrelerimiz çoğalmaz.
Fakat Omega 6 yağ asitlerinin aşırı etkileri de dizginlenmeli. Aksi takdirde denetlenemeyen iltihap vücudumuzu tahrip eder, kanımız pıhtılaşır, aşırı ağrı hissi oluşur ve kanserleşmeye eğilimimiz artar.
İşte Omega 3 ya asitlerinin görevleri de Omega 6 nın tam tersidir. Yani İLTİHAP AZALTICI, AĞRI KESİCİ, KAN SULANDIRICI ve KANSER ÖNLEYİCİ özellikleri ile omega 6 metabolitlerinin aşırı etkilerini dizginler.
Bu nedenle diyet ile aldığımız OMEGA 6/OMEGA 3 ORANI dengeli olmalı. Arzu edilen omega 6:omega 3 oranı 1-4 : 1 dir. Son yıllarda mısır, soya, ayçiçek, pamuk vb yağların aşırı kullanımı, yeşil sebzelerin, balığın az tüketilmesi nedeni ile OMEGA 6 fazlalığı ve OMEGA 3 eksikliği gelişti. Öyle ki omega 6 : omega 3 oranı 20-50 :1 seviyelerine çıktı.
Bu durum da birçok KRONİK HASTALIĞIN salgın halinde yayılmasına neden oluyor.
Omega 6 yağ asitleri metabolitleri ENFLAMATUVAR (iltihap yapıcı), HİPERALJEZİK (ağrı yapıcı), TROMBOTİK (pıhtı yapıcı) ve MİTOJENİK (hücre üremesini arttıran) özelliklere sahiptir. Aslında vücudun bu özelliklere de ihtiyacı vardır. Aksi takdirde düşmanlara karşı mücadele edemeyiz (iltihap), kanamalarımız artar, ağrı hissetmeyiz ve hücrelerimiz çoğalmaz.
Fakat Omega 6 yağ asitlerinin aşırı etkileri de dizginlenmeli. Aksi takdirde denetlenemeyen iltihap vücudumuzu tahrip eder, kanımız pıhtılaşır, aşırı ağrı hissi oluşur ve kanserleşmeye eğilimimiz artar.
İşte Omega 3 ya asitlerinin görevleri de Omega 6 nın tam tersidir. Yani İLTİHAP AZALTICI, AĞRI KESİCİ, KAN SULANDIRICI ve KANSER ÖNLEYİCİ özellikleri ile omega 6 metabolitlerinin aşırı etkilerini dizginler.
Bu nedenle diyet ile aldığımız OMEGA 6/OMEGA 3 ORANI dengeli olmalı. Arzu edilen omega 6:omega 3 oranı 1-4 : 1 dir. Son yıllarda mısır, soya, ayçiçek, pamuk vb yağların aşırı kullanımı, yeşil sebzelerin, balığın az tüketilmesi nedeni ile OMEGA 6 fazlalığı ve OMEGA 3 eksikliği gelişti. Öyle ki omega 6 : omega 3 oranı 20-50 :1 seviyelerine çıktı.
Bu durum da birçok KRONİK HASTALIĞIN salgın halinde yayılmasına neden oluyor.
OMEGA-3 YAĞLARI
ALA'dan (Alfa linolenik asit) çok önemli iki Omega-3 yağ asidi oluşur: EPA (Eikosapentaenoik asit) ve DHA
(Dokosaheksaenoik asit). EPA ve DHA, normal beyin ve göz gelişimi için
olmazsa olmazdır.(Yeliz’in notu: O
halde göz problemin var ise Omega-3 takviyesi olmazsa olmaz) Beyin hücrelerinde,
sinir sinapslarında, görsel reseptörlerde, adrenal ve eşey bezlerinde bolca
bulunur. ALA' nın bu iki yağı üretebilmesi için vücutta bazı besinlerin
yeterince bulunması gerekir: C, B3 ve B6 vitaminleri,
çinko, magnezyum ve bazı enzimler.
GAPS hastaları neredeyse her zaman bu besinlerin eksikliğini çektiği için
vücutlarının, örneğin keten tohumu yağından aldığı ana Omega-3 'ü
(ALA), beyinlerinin son derece ihtiyacı olan EPA ve DHA'ya çeviremeyeceğini
tahmin etmek zor değil.
Şekil 2: Besin eksiklikleri ve çeşitli toksinler, ana omega yağlarının vücut için hayati önem taşıyan türevlerine (EPA, DHA, AA ve diğerleri) dönüşmesini engeller |
Bu alanda çalışan bazı araştırmacılar; GAPS'lı çocuk ve yetişkinlerin
probleminin büyük bölümünün, vücutlarının ana Omega-3 'ü (ALA), beyni
yapılandıran omega-3 EPA ve DHA'ya çevirememesi olduğunu düşünüyorlar. (Yukarıdaki şekilde gösterilmiştir) Bu yüzden ALA'yı bu
hastaların diyetine keten tohumu yağı veya bir başka bitkisel yağ olarak katmak
yeterli değildir. Hazır EPA ve DHA almaları gerekir. Bu iki yağ en çok soğuk
su balıklarında var: somon, sardalye, palamut, alabalık ve yılan balığı.
Bu balıkların yağı, besin desteği olarak da bulunabilir.
Deniz suyu ve tatlı su yosunları ile fitoplanktonlar da bu yağlar
açısından zengindir. Soğuk su balıklarının Omega-3 yağ kaynakları bu
bitkilerdir. Yosun içerikli besin destekleri, bu yağları almak için iyi bir
yöntem olabilirdi. Ne yazık ki yosunun kötü tadı özellikle çocuklarda sıkıntı
yaratıyor.
EPA ve DHA daha az miktarlarda fok yağı, balina yağı, turna balığı, sazan,
ringa ve rnezgit yağında da bulunuyor. Morina balığı karaciğeri
yağı, DHA
ve EPA açısından zengindir ve bu temel yağları almanın en eski yöntemlerinden
biridir.
Bunun ötesinde A, D
vitaminleri ve kolesterol açısından da iyi bir kaynaktır. Denizlerin kirliliği ve
bazı balık yağı besin desteklerindeki kalite kontrol eksikliği endişe verici
olsa da, morina balığı karaciğeri
yağının, GAPS'lı çocuk ve yetişkinlerde en faydalı besin desteği olduğu
tekrar tekrar kanıtlanmış durumdadır.
Peki, sadece balık
yesek? Haftada en az bir kez taze balık yemek sağlıklı kişiler için EPA ve DHA
almanın en iyi yoludur. Ancak GAPS hastaları yiyecekleri iyice
sindiremediğinden, balık yemek yeterli olmayabilir. EPA ve DHA için iyileşene
kadar morina balığı karaciğeri yağı veya diğer balıkların yağından yapılmış
besin destekleri almaları gereklidir.(Yeliz’in notu: Balıklar ve ağır metal yükü de diğer bir endişe verici
durum)
Morina balığı karaciğeri yağı da dahil olmak üzere neredeyse bütün balık yağları aynı oranda EPA ve DHA içerir. Ancak
GAPS'lı çocuk ve yetişkinlerin EPA ve DHA'dan fazlasına ihtiyaç duyduğu yönünde
bir görüş var. İngiliz psikiyatrist Dr.
Basant Puri ilaçlara şiddetli direnç
gösteren bir depresyon hastasının, EPA yönünden zengin balık yağı
takviyesinden sonra tamamen iyileştiğini kaydetmiş. Ama en şaşırtıcı sonuç
hastanın beyin MRI taramasında kendini göstermiş. EPA tedavisinden önce
hastanın beyninde, depresyonda yaygın olarak görüldüğü üzere gri madde
yoğunluğunda azalma görülüyormuş. 9 ay EPA tedavisinden sonra gri maddenin
yoğunluğu normale dönmüş. Oxford Üniversitesi'nden yağ metabolizmalarında uzman
merhum profesör David Horrobin, benzer bir örneği şizofreni hastalarında göstermişti.Bu hastalarda görülen
ciddi klinik iyileşmenin ötesinde, beyin
MRI taramaları beyin dokularının yeniden yapılandığını gösteriyordu. Artık
piyasada daha yüksek miktarlarda EPA ve DHA içeren destekler var ve bazı
hastalar bu yağların iyi etkilerinden yararlanıyorlar. Sağlıklı bir vücut EPA'dan DHA üretebilir. Ama GAPS'lı vücudun
EPA'yı DHA'ya çevirebileceği şüphelidir. DHA'nın beyin yapısını oluşturmakta temel işleve sahip olduğu kabul
edilirken, EPA'nın daha çok beynin fonksiyonları için önemli olduğu
düşünülüyor. GAPS hastalarına yardımı olmaları için her ikisinin de desteklenmesi
gerekiyor.
OMEGA-6 YAĞLARI
LA (Linoleik asit); GLA (Gamma-Linolenik
Asit), DGLA (Dihomo-gamma-Linolenik Asit) ve AA'nın
(Araşidonik Asit) türediği ana yağ asitleridir. Bu yağ
asitleri; beynin, bağışıklık sisteminin, hormon metabolizmasının,
iltihaplanmanın, kan pıhtılaşmasının ve vücuttaki pek çok diğer fonksiyonun
yapısı ve işleyişi açısından esastır. Çekirdek ve kabuklu
yemişlerin çoğunda bu yağlar bulunur. Omega-3 yağlarında olduğu gibi LA' yı
GLA, DGLA ve AA'ya çevirmek için vücudun magnezyum, çinko, B3, B6 ve C
vitaminlerine ihtiyacı vardır. GAPS hastaları bu konuda sorun
yaşadığından, türevlerini de LA gibi besin desteği olarak almaları gerekir.
GLA ve DGLA;
çuha
çiçeği yağında (%
9),
hodan yağında (% 24),
kuş üzümü
çekirdeği yağında
(% 18),
kenevir yağında (% 2)
ve diğer
bazı yağlarda bulunur. Omega-6 yağları düzenli kabuklu yemiş (ceviz,
fındık, çam fıstığı, pikan cevizi, Brezilya cevizi vb.) ve çekirdek (ayçiçeği,
susam ve kabak) tüketimiyle yeterince karşılanabilir. Kenevir
yağı, çuha çiçeği yağı, rafine edilmemiş ayçiçeği yağı, hodan yağı ve yalancı
safran yağı piyasada bulabileceğiniz konsantre omega-6 yağ asitleridir.
GAPS söz
konusuyken, omega-6
yağ asitlerinden birine, Araşidonik
Aside (AA) özellikle dikkat
etmek gerek. Açık ara farkla beyinde en çok bulunan yağ asididir: Beyindeki
toplam yağın % 12'sini oluşturur. Araştırmalar;
otizm, şizofreni, bipolar bozukluk ve depresyon hastalarında AA seviyelerinin
düşük olduğunu gösteriyor. Bu hastalarda AA, normalde bulunduğu hücre
zarından sızıyor. İleri derecede
hastaların MRI taramalarında görülen beyin maddesi azalmasından büyük ölçüde
AA'nın sorumlu olduğu düşünülüyor. AA eksikliği beyin hücreleri. bağışıklık
hücreleri ve vücuttaki diğer hücreler arasında küçük veya büyük hiçbir işlevin
gerektiği gibi yerine getirilemeyeceği anlamına geliyor. GAPS hastaları neden
hücre zarlarındaki AA'yı kaybediyorlar? Sebep henüz kesin olarak bilinmiyor.
Ama birçok araştırma, AA' nın, hücre zarından serbest bırakılması işlevini
gören fosfolipaz A2 veya PLA2 adlı bir enzime işaret ediyor. GAPS hastalarında aşırı aktif
olan bu enzim AA'nın sızmasına yol açarak beyin hücrelerini bu yaşamsal yağ
asidi yönünden eksik bırakıyor. Aşırı aktif PLA2'nin birden fazla sebebi
olabilir. Bağırsaktaki bakteri, virüs, mantar
ve parazitlerden gelen biyotoksinler genellikle esas sebeptir.
Vücutta kronik yangı PLA2'yi
aktive eder. GAPS hastalarının sindirim sisteminde kronik yangı olduğunu
biliyoruz. Ağır metallere, böcek ilaçlarına ve
diğer kimyasallara maruz kalmanın PLA2'yi aşırı aktif hale
getirdiği biliniyor. İşlenmiş karbonhidrat ve
şeker tüketiminin insülin seviyesini yükseltmesi de PLA2
aktivitesi için etkili bir uyarandır. Tahıl, nişasta ve şekeri kesmek GAPS
hastasının beynindeki AA'yı ve diğer temel yağları korumaya yardımcı
olur. Aspartam, heparin, yılan ve arı zehiri, beyin yaralanması ve oksijen yetersizliği de
PLA2 aktivitesini artırabilir. Bu enzim yüzünden GAPS hastalarının beyninde ve
vücutlarındaki diğer dokularda sürekli olarak AA ve diğer temel yağ asitlerinin
kaybı yaşanır. Bu yüzden bol miktarda besin desteği onlar için hayati önem
taşır. AA'yı nereden alacağız? İşte sürpriz: AA; et, yumurta ve süt
ürünlerinde bulunur. Onu başka hiçbir yerde bulamazsınız! GAPS Diyeti
bu yiyeceklerle dolu ve GAPS hastaları için yaşamsal önemi olan AA'dan bol bol
içeriyor. GAPS Diyeti aynı zamanda AA ve diğer yağ asitlerinin hücre zarından
sızmasına neden olan gıdaları, yani işlenmiş karbonhidrat ve şekerleri de
yasaklıyor.
Hem omega-3
hem de omega-6 yağlarına ihtiyacımız vardır. Ama omega-6 yönünden zengin
bitkisel yağların yaygın tüketimi sebebiyle insanlar vücutlarını çeşitli
iltihaplı hastalıklara karşı zayıf hale getirecek şekilde, omega-3 yerine daha
çok omega-6 ile beslenmiş oluyorlar. Klinik deneyimler, hasta kişilerin
omega-6'dan daha çok omega-3 tüketmesi gerektiğini gösteriyor.
🐟 İdeal oran
çok kişisel olduğu için tartışmalı bir konu ama genel olarak kabul gören, 2:1
omega-3'e omega-6 formülü.
GAPS
hastaları için sadece ana temel yağlar (ALA ve LA) değil, türevlerini de (EPA,
DHA, GLA) almak yaşamsal önem taşıyor. Bu yüzden sadece tohum ve kabuklu yemiş
yağlarını değil, balık yağlarını da besin desteği olarak almak gerekiyor.
Keten tohumu
yağı en zengin ana omega 3 ALA kaynağıyken, çuha çiçeği yağı omega 6 LA ve GLA
nın ana kaynağıdır. Herhangi bir şekilde rafine edilmemiş, kokusu giderilmiş,
içine yabancı madde karıştırılmamış kaliteli karışımları arayın. Isı, ışık ve
oksijen, tohumlu/kabuklu yemiş yağlarını çok çabbuk bozar. Bu yüzden soğuk
işlem görüp koyu renkli cam şişelerde satılmaları ve buzdolabında saklanmaları
gerekir. Bu besin desteklerini asla yemeklerde kullanmayın. Sıcak veya soğuk
yemeklerle birlikte GAPS lı çocuklar ve yetişkinler tarafından alınabilirler.
Tohum/kabuklu
yemiş yağı besin desteklerinin yanında kaliteli morina karaciğeri yağı veya
balık yağı şeklinde EPA ve DHA desteği almayı ihmal etmeyin. Bu yağlar da çok
çabuk bozulur. Buzdolabında saklanmalı, ışık ve oksijenden uzak tutulmalıdır.
Özetle, GAPS
lı çocuklar ve yetişkinler bazı temel yağları besin desteği olarak
almalıdırlar:
1)Kaliteli
bir tohum/kabuklu yemiş yağı karışımı: Omega-3 ve Omega-6, 2:1 oranında olmalı. Ana
omega-3 ve omega-6 yağ asitlerini sağlar. Çocuğun yaşına bağlı olarak çok küçük
bir miktarda başlayıp (soğuk ya da sıcak yiyeceğin içine birkaç damla) dozu
yavaşça günde 1-3 yemek kaşığına çıkarın. 18 ayın altındaki çocuklarda
genellikle 1-2 tatlı kaşığı yeterlidir.GAPS lı yetişkinler günde 1 tatlı
kaşığıyla başlayıp yavaşça günde 4-5 yemek kaşığına çıkarabilirler. Ciddi yağ
asidi eksikliği olanlarda alerji yapabileceğinden, bu yağları kademeli olarak
diyete dahil etmelisiniz.
2)Morina
Balığı Karaciğeri Yağı: EPA, DHA, A ve D vitaminleri sağlar.
3)EPA ve DHA
oranı yüksek balık yağı: Çocuğunuzun yiyeceğine (soğuk veya sıcak) çok küçük bir miktar
katarak başlayın ve dozu yavaş yavaş 1-3 tatlı kaşığına çıkarın (24 ayın
altındaki çocuklarda 1 tatlı kaşığına kadar). Yetişkinler küçük bir miktarla
başlayıp dozu günde 3-4 tatlı kaşığına çıkarabilirler. Balık yağı A ve D
vitaminleri sağlamaz, sadece EPA ve DHA sağlar. Bu yüzden balık
yağıyla birlikte morina balığı karaciğeri yağı da vermeliyiz.
Bol miktarda
Omega-3 ve Omega-6 yağları içerdikleri için hastaların merak ettiği bazı yağlar
var. Bunlar keten tohumu yağı ve kenevir yağıdır.
Kenevir yağı, hem omega-3
hem omega-6 yağ asitlerini 1 e 3 oranında barındırıyor. GAPS lı çocuklar ve
yetişkinler için tek başına destek olarak kullanılamayacak kadar yoğun miktarda
Omega-6 içerir.
Keten tohumu yağı, çok yoğun miktarda Omega-3 ALA içerir. Omega-6 yağ asitlerinin 4 katı
fazla Omega-3 içerdiğinden tek başına kullanılmamalıdır.
Zeytinyağı, Soğuk pres
sızma zeytinyağının, beyin hücrelerinin olgunlaşmasını sağladığı ve
fonksiyonlarını güçlendirdiği kanıtlandı. Yine de temel yağ asitlerini çok
miktarda içermiyor. Bizim Omega-3 ve Omega-6 dan fazlasına ihtiyacımız
var.Zeytinyağı %3,5 - %20 arasında değişen LA (Omega-6) ve %0,1- %0,6 oranları
arasında ALA içeriyor. Mükemmel bir Oleik asit (Omega-9) kaynağı.
Tekli doymamış yağ asidi olan oleik asit bağışıklık sisteminin Th1
kolunu güçlendirme özelliğine sahiptir. Yine de
zeytinyağındaki en önemli elementler, ikincil derecede bileşenleri olan, beta
karoten, E vitamini, klorofil, skualen, fitosteroller, triterpen maddeler,
polifenoller ve daha birçok elementtir. Zeytinyağının sağlık veren
özelliklerinin çoğu bu ikincil elementlerden kaynaklanır. Ama ısı, koku
giderme, rafine etme, zamk giderme gibi işlemler bütün bu yaşamsal önemde
maddeleri yok eder. Bu yüzden rafine edilmemiş, soğuk pres sızma zeytinyağı
kullanmamız gerekir. Hazırladığınız yemeklere ve salatalara katmak için, hem
sızma hem de soğuk pres olan zeytinyağı kullanmanızı tavsiye ederim. Isı,
ikincil bileşenlerini öldürüp doymamış yağ asitlerini zararlı trans yağ
asitlerine çevireceğinden yemekleri pişirirken kullanmamanız iyi olur. Pişirme
işlemi sabit yağlarla yapılmalı; sadeyağ, tereyağı, hindistancevizi yağı, kaz
veya ördek yağı, kuzu yağı veya içyağıyla. Bu yağlar ısıyla karşılaştıklarında
kimyasal yapıları değişmez ve sağlık için faydalıdır.
Hindistan Cevizi Yağı, zengin bir doymuş yağ kaynağıdır. Son on yılda
Hindistan cevizi ve ürünlerinin (Hindistan cevizi yağı, sütü, kreması vb.)
gözden düşmesinin sebebi budur. Temelsiz araştırmalar ve ticari çıkarlar
yüzünden Hindistan cevizi ve diğer tropik yağlar kandaki kolesterolü,
dolayısıyla damar tıkanıklığı riskini yükseltmekle suçlandı. Buna rağmen tropik
yağlar yerli halk tarafından binlerce yıldır kullanılıyor. Bu insanlarda damar
tıkanıklığı ve kalp hastalıklarının çok nadir görüldüğü biliniyor.
Hindistan cevizindeki yağ asitlerinin yaklaşık % 50'sini lorik asit oluşturur. Son
araştırmalar lorik asidin vücutta monolorin denilen, yüksek anti-bakteriyel,
anti-viral ve anti-fungal özellikleri olan bir maddeye dönüştüğünü gösteriyor. Candida albicans, helicobacter
pylori, HIV virüsü, kızamık virüsü, sitomegalovirüs, Epstein-barr virüsü,
herpes virüsü ve pek çok patojen, monolorine
karşı dirençsizdir.
Lorik asit aynı zamanda anne sütünün temel bileşenlerinden biridir ve
bebekleri çeşitli enfeksiyonlara karşı da korur. Hindistan cevizinde
bulunan kaprilik asit ve miristik asit de anti-viral, anti-fungal ve anti-bakteriyel
özelliklere sahiptir. Örneğin kaprilik asit yıllardır kapsül ve tablet
formlannda, anti-fungal ve anti-Candida besin desteği olarak kullanılıyor.
GAPS hastalarının düzenli olarak Hindistan cevizi tüketmesi yararlıdır.
Hindistan cevizi diğer besinsel faktörlerin yanında doğal bir anti-fungal,
anti-bakteriyel ve anti-viral madde kaynağıdır. Soru, ne şekilde tüketilmesi
gerektiğidir.
Tropikal bölgelerde yaşayanlar Hindistan cevizini doğal
halinde.tüketirler.Meyvesi ve suyu; doymuş yağ, vitaminler, mineraller,
E.vıtamini, tokotrienol, karoten ve diğer mikro besinler yönünden zengindir.
Taze, sızma Hindistan cevizi yağı, lezzetinin yanında bu yararlı maddelerin
çoğunu da içerir ve tropik ülkelerde yemeklerde yaygın olarak kullanılır.
Doymuş yağ içerdiği ve ısıya karşı sabit kaldığı için pişirirken de
kullanılabilir.
Ne yazık ki Batı ülkelerinde bulunan Hindistan cevizi yağı tropik
bölgelerdeki doğal, sızma halinden farklıdır. Raf ömrünün artması ve kıvamının
koyulaşması için hidrojene edilir. Bu işlemde alüminyum ve nikel
kullanılması gerekir ve bu metallerin izleri yağın içinde kalır. İşlem
aynı zamanda E vitamini, karoten, tokotrienol ve diğer pek çok faydalı besini
de öldürür. Bu da yetmezmiş gibi Batıdaki birçok Hindistan cevizi yağı markası
ısı ve çözücü kimyasallar içeren rafine işleminden geçer. Beklendiği üzere bu
tür Hindistan cevizi yağlan üzerinde yapılan araştırmalar, sağlığa zararlı
olduklarını göstermektedir.
Her zamanki gibi yapılacak en iyi şey doğanın yolundan gitmek ve Hindistan
cevizini doğal formunda tüketmektir. Çoğu markette taze Hindistan cevizi
bulunur. Farklı yöntemlerde sofranıza koymak için tarifler bölümüne bakın.
Pek çok firma artık kaliteli, sızma Hindistan cevizi yağı, sütü ve kreması
üretiyor. Hindistan cevizi kurusu ve.unu da GAPS hastalarına verilebilir. Bu
ürünlerin katkısız olmasına dikkat edin.
Dr. Natasha
Campbell - McBride, MD
Nöroloji ve
Beslenme Doktoru
GAPS
Bağırsak ve Psikoloji Sendromu İçin Doğal Tedavi Yöntemi
Sayfa 270...280
TAKVİYE SEÇERKEN ŞUNLARI BİLMEK GEREKİR:
EPA daha çok kalp damar sağlığı için önemlidir. Ayrıca kolesterol profilinin düzenlenmesinde, eklem sağlığı faydalarında, genel ruh halinin düzenlenmesinde ve bağışıklık sisteminin desteklenmesinde EPA oranı yüksek balık yağı kapsülleri kullanılması önemlidir.
DHA ise sinir sisteminin, beyin sağlığının, göz sağlığının gelişiminde ve desteklenmesinde çok büyük rol oynar. Bu nedenle Alzheimerdan, demanstan korunmak, göz sağlığı desteklemek için omega 3 kullanmak isteyenler de DHA oranı yüksek balık yağı kapsülleri kullanabilirler.
Gebelik döneminde omega 3 kullanımı da hem bebeğin gelişimi için, hem de anneyi gebelik sonrası depresyondan korumak için önemlidir. Gebelikte de DHA oranı yüksek bir omega 3 kullanmak bebeğin beyin ve göz sağlığı gelişimi için de faydalı olacaktır.
Bu bilgilerden sonra konunun önemiyle ilgili birkaç da
video eklemek istedim .
⏩ Omega 6 Fats & Inflammation :
Dr Eric Berg sosyal medyada takip
ettiğim doktorlardan bir tanesi. Bu videoda Omega 3 : Omega 6 oranının 1:1
olması gerektiğini ve omega 6 fazlalığının enflamastonu arttırdığını anlatıyor.
Keten tohumu gibi yağlardaki omega 3 ün biyoyararlamının hayvansal gıdalar ve
balık yağındakinden çok daha düşük olduğundan bahsediyor. Bunun yanısıra
kalitesiz, ucuz balık yağlarından kaçınmak gerektiğine de değiniyor. Pahalı da
olsa Virgin COD liver oil olarak tabir
edilen taze morina balığı karaciğer yağı tüketilmesini öneriyor. Bu balık
yağları ve cod liver oil iz element olan selenyum açısından zengindirler.
Selenyum ve civa arasında da ilginç bir ilişki vardır. Selenyum civaya karşı
koruyucudur ; deniz ürünlerinde ki metilcivayı bağlar vücudumuza alınmasını
engeller. Yine videoda kamut buğdayının yüksek miktarda selenyum
içerdiğinden bahsediyor.Eğer vücudunuzda inflamasyon var ise OMEGA-3 ü arttırın
diyor.
⏩ Omega 3 hakkında yine Dr Eric Berg in güzel videosu mevcut.
⏩ Omega 3 hakkında yine Dr Eric Berg in güzel videosu mevcut.
Burada Omega 3 ün esansiyel
bir yağ asidi olduğuna ve mutlaka yiyecekler ile dışarıdan alınması gerektiğine
değinmiş. ALA , DHA ve EPA ya dönüşür. DHA, EPA ve ALA nın fonksiyonlarına ve
hangi organlar için elzem olduğuna değinmiş. DHA beyin, kalp ve göz için
gerekli. Balıktan, balık yağından, alglerden, organik yumurtadan ve etten
sağlanabiliyor. Özellikle demans ve
hafıza problemleri var ise DHA çok çok önemli. EPA yine gözler, kalp için
önemli ve iyi bir anti-enflamatuar. Benzer şekilde balıktan, balık yağından,
alglerden, organik yumurtadan, organik sığır etinden sağlanabiliyor.ALA yine
benzer şekilde kalp sağlığı için, beynin bilişsel fonksiyonu için çok gerekli
ve aynı zamanda iyi bir anti-enflamatuar.Keten tohumundan, chiadan, cevizden alınabilir.
Ancak bu tür yağların çabuk okside olduğu unutulmamalıdır. Her ne kadar ALA, DHA
ve EPA ya dönüşse de bir stres durumunda bu yeterince sağlanamayabilir. O
nedenle takviye edilmesi gerekebilir. En iyi
⏩Omega-3 kaynaklarının anlatıldığı aşağıdaki video da faydalı. Krill oil hakkında bilgilendirici.
⏩Omega-3 kaynaklarının anlatıldığı aşağıdaki video da faydalı. Krill oil hakkında bilgilendirici.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.