Sağlığını Korumayı Öğren: ŞEKER GERÇEĞİ ve "THAT SUGAR FILM" BELGESELİ

16 Kasım 2018 Cuma

ŞEKER GERÇEĞİ ve "THAT SUGAR FILM" BELGESELİ


Artık hastalık - beslenme ilişkisini bilmeyen, kavramayan kalmadı sanıyorum. Hastalığın adı, etiketi  ne olursa olsun her tedavinin başlangıç noktası olarak beslenmeyi düzenlemek doğru bir aksiyon olacaktır. Nereden başlamalı ne yapmalıyız derseniz önce doğru bilgiyi toplamaktan başlayın derim. Çünkü sağlıksız bir alışkanlığımızın verdiği zararlar mantığımıza yatarsa ondan vazgeçmek bizim için daha kolay olur .Doğru bilgiye erişim ise artık zor değil. Pek çok kitap, blog, youtube kanalı, instagram hesabı bu konuda inanılmaz faydalı  bilgileri cömertce sunuyor. Bu konuda bir belgesel tavsiyesini de ben bloguma eklemek istedim.👇


Bu hafta sonu kendiniz ve sevdikleriniz için güzel bir şey yapmak isterseniz 1,5 saat kadar zamanınızı ayırıp henüz izlemediyseniz şeker hakkındaki “That Sugar Film” adlı belgeseli izlemenizi tavsiye ederim. Basit bir Google taramasıyla belgesele (alt yazılı) hızla ulaşabilirsiniz. Ben buraya da bırakıyorum. Kısaca kendi notlarımı paylaşacağım bu gönderide.




Belgeseli hazırlayan Damon Gameau 5 yıl önce kız arkadaşıyla tanışmasıyla birlikte rafine şekeri hayatından çıkarmış ve sağlıklı beslenmeyi seçmiş. Belgeseli hazırlarken kız arkadaşı 6 aylık hamile. Bebek yoldayken şeker hakkındaki gerçekleri, vücuda etkilerini, ne kadar zararlı olabileceğini öğrenmeyi kafasına koyuyor . Bu amaçla kendi üzerinde bir şeker deneyi gerçekleştirmeye karar veriyor. Deneye göre yeniden şekerli beslenmeye başlayacak ve gün be gün değişimleri ölçecek. Deneyi  yaparken değişimleri izlemek ve ölçmek için içinde beslenme uzmanı, patolojist, diyetisyen, genel sağlık danışmanı  bulunan bir grup uzmanın yardımını alıyor. Deneye başlamadan önce kan, enzim, boy, kilo, bel çevresi gibi biyokimyasal ve fiziksel muayeneleri yapılıyor. Sonuçlara göre durumu yaşıtlarından oldukça iyi, karaciğeri, trigliseriti vb değerleri uygun, insülün direnci yok, vücut ağırlığı 76 kg.

Deneye göre Daman iki ay boyunca günde 40 çay kaşığı kadar şeker tüketecek. Üstelik bunu bilinen abur cuburlarla (çikolata, şekerleme, meşrubat, dondurma, gofret vb) değil mısır gevreği, yağsız aromalı yoğurt, kızartılmış fasülye, buzlu çay, organik meyve suyu gibi sağlıklı diye bilinen-pazarlanan yiyecek ve içeceklerdeki gizli şekerlerden sağlayacak. Bu 40 çay kaşığı şeker özellikle sükroz ve früktoz içerecek. Reçel gibi sonradan eklenen veya kuru üzüm gibi tabi olabilir. Hep yağsız yiyecekler seçilecek ve her zamanki kadar egzersiz yapılacak..Deney süresince aldığı günlük kalori miktarı  deney öncesi aldığı günlük kaloriye eşit olacak.

40 çay kaşığını hesaplamak için 1 çay kaşığı şekerin (yani 1 adet kesme şekerin) 4 gr olmasından yola çıkıyor. 40 çay kaşığı şeker size ilk başta çok gelmiş olabilir ama hiç de öyle değil! Mesela mısır gevreği, yağsız yoğurt ve elma suyundan oluşan bir kahvaltının şeker miktarını hesapladığında 20 çay kaşığı şeker yapıyor. İlginç değil mi? 40 çay kaşığı şeker bu hesapla haftada 1.120 gr şekere tekabül ediyor.

 Deneye başladıktan iki gün sonra Damon abur cubur dahi yemeden günde 40 çay kaşığı şeker almanın ne kadar da kolay olduğunu görmüş oldu. Mesela 4 orta boy elmayı sıkıyor ve bir bardak elma suyu elde ediyor. Bir elmada 4 çay kaşığı şeker olduğundan yola çıkarsak bir bardak taze sıkılmış elma suyunda 16 kaşık şeker var. Ama iki elmayı yıkayıp yese meyvedeki lif vücuduna tokluk hissi verecek ve dur diyecek. Daha az şeker almış olacak.

 Damon 12. Gününde tartılıyor. 79,3 kg.Yani 12 günde 3 kg dan fazla almış. Üstelik asitli içecek, dondurma, çikolata yememesine, sağlıklı beslenmesine, spor yapmasına rağmen. Özellikle göbek bölgesindeki yağlanma dikkatini çekiyor.

 18. günde yapılan kan testlerinde karaciğer enzimi olan ALT seviyesinde artış görülmüş. ALT yüksekliği karaciğerin daha fazla çalıştığına ve bu yüzden hasar görebileceğine işaret eder. Yani karaciğer yağlanması başlamış.

 İlerleyen günlerde çok halsiz ve bitkin hissediyor. Bir sonraki şeker alımını bekliyor. Şekerden fiziksel olarak etkilenmenin yanında daha çok şekerin ruh haline etkisini şaşırtıcı buluyor. Kendini dalgın ve uzak hissediyor. Şeker aldığında ise çocukça mutlu olduğunu , bir süre boyunca keyfinin yerine geldiğini söylüyor. Manik bir durum yaşıyor. Bunu sigara bağımlılığına benzetiyor.

 Birinci ayın sonunda 81,2 kg oluyor. Yani bir ayda günlük aynı kaloriyi almasına rağmen 5 kilo almış. Daha fenası bel çevresi 84 cm den 91 cm ye çıkmış Kendisinde fark ettiği değişikliklerden birisi de çabuk acıktığı ve zor doyduğu oluyor.

Damon deneyini farklı bölgelerde ve ülkelerdeki alışkanlıkları da gözleyerek sürdürüyor.Bu amaçla şekerli beslenemenin merkezi sayılabilecek Amerika’ya gidiyor. Gerçekten de burada sadece basit bir içecekten bile 34 kaşık şekeri bir anda almak mümkün. Yani 40 çay kaşığı şekeri tamamlamak son derece basit. Ayrıca diğer bir tehlike de yüksek fruktozlu mısır şurubu.Düzgün bir yemek bulmakta çok zorlanıyor. Ya Mc Donalds, ya KFC, ya da Taco Bell. Burada özellikle gazoz, pepsi, meyve suyu gibi şekerli içeceklerin çok tüketilmesi nedeni ile diş çürüklerinin çok fazla olduğunu ve 3 yaş gibi erken yaşlarda bile görüldüğünü öğreniyor. Hatta bebeklere biberondan meyve suyu içirildiği için biberon çürüğü tabir edilen diş çürükleri çok sık görülüyor.

 Damon araştırmalarını derinleştiriyor ve New York a gidip yemek devlerinin bizi ürünlerine nasıl bağladıklarını kapsamlı şekilde yazan Pulitzer ödüllü Michael Moss ile tanışıyor ve görüşüyor. Michael Moss bu şirketlerin ürünlerinin albesini arttırmak için çok fazla bilimsel çalışma yaptıklarını söylüyor. Yiyecekte neyin bağımlılık yaptığını, tadının nasıl ve neden arzulandığını tespit etmek için ciddi kaynak ayırdıklarını ve ürün geliştirmeden önce binlerce insanda tat denemeleri yaparak ideal şeker oranını tespit ettiklerini anlatıyor. İşlenmiş gıda endüstrisinin kapıları arkasındaki bu ideal şeker oranına “mutluluk noktası” deniyor. Bu mutluluk noktasını sağlamak için artık makarna sosu, kola ve mısır gevreğinde hep şeker var.Böylelikle çocukların biyolojisi sömürüldü ve onların damak zevkinde her şeyin tatlı olması gerektiği gibi bir algı yaratıldı. Şekerle tadı berbat olan şeyler bile yenebilir hale getirildi.

 35. günde artık egzersiz yapmanın bile zorlaştığını, motivasyonunun düştüğünü gözlemliyor. Yüzü yağlandı, biraz şişti, sivilcesi çıktı. Göbeği yağlandı kıyafetlerine girememeye başladı. Cilt problemleri ile karaciğer oldukça ilişkili. Şekere bağlı olarak karaciğer yorulduğu için artık cildi bozulmaya başladı.

 Damon araştırmalarını daha da derinleştiriyor. Bu amaçla 35. Günün sonunda beyninin şekere tepkisini ölçmek için bir MR cihazına giriyor. Beyin MR ı çekilirken özel bir şekilde pipetle milkshake içmesi sağlanıyor. Beyninin fotoğrafları çekilerek milkshake e tepkisi ölçülüyor. Beyin daha şekeri ya da şekerli gıdayı görünce dopamin salgılar ve ‘al onu’ der. Çünkü iyi hissetmek ve çabuk enerji üretmek için gerekli. Şekerin az olduğu dönemlerden kalma bir içgüdü. Şekerli yiyeceği ağzımıza götürüp tadı aldığımızda opioid denen kimyasalla beta-endorfin salgılanır ve harika hissederiz. Şeker nikotin, kokain ve seksle aynı ödüllendirme bölgesindedir. Ama bu etki uzun sürmez. Şekerin früktoz kısmı iştah kontrol merkezlerimizi etkiler. Glikoz kısmı da ruh halimizi etkiler ve bize çok dengesiz bir ruh hali kalır. En önemlisi de ne kadar çok şekerli gıda yerseniz o kadar çok şekerli gıda istersiniz.

 Belgeselde, şekeri aklamak ve yaygınlaştırmak adına şirketlerin bilim insanları kanalı ile halkı nasıl kandırdıklarını anlattığı kısmı özellikle dikkatle izlemek gerekiyor. Şöyle gelişiyor: Şeker Birliği basın yolu ile bildiri yayınlıyor. Bilim insanları şeker korkusunu defediyor. ‘İnsan Beslenmesinde Şeker’ adlı bir belge gösteriyorlar ve bu belgede finansörün şeker endüstrisinin olduğuna dair kanıt yoktu. Resmi bir belge gibi duruyordu. Dergilerde yayımlandı. Şeker endüstrisi 25.000 kopya dağıttı. Bu rapor sonra devlet tarafından bulguları kesinleştirmek için kullanıldı. Şeker aklandı ve dünyanın geri kalanı buna uydu. Şeker birliği başkanı Jack Tatem çıkardığı şemayı gösterip “Bakın şekerle kronik hastalıklar arasındaki bağı gösteren kesin bir kanıt yok. Şeker birliğimizin ve ürünlerimizin can damarıdır” diyor ve kanıtlar böyle manipüle ediliyor.

 Damon bir de şeker endüstrisini savunan bir bilim insanı ile tanışmak istiyor. Dr John Sievenpiper ile tanışıyor ve konuşuyor. Ona yaptığı deneyi ve şeker tüketiminin onu nasıl olumsuz etkilediğini anlatıyor. Ancak dr çok oralı olmuyor ve Damon araştırmalarının Coca Cola tarafından finanse edilip edilmediğini soruyor. Dr John finanse edildiğini ancak çalışmaların tarafsız olduğunu söylüyor. Tam bir hafta sonra şekerli meşrubat ve fruktoz hakkında bir sempozyum ilanı görüyor. Bu sempozyumun açılış konuşmacısı ise  Dr John Sievenpiper ve sponsor Coca Cola idi. Araştırmalarda kalori ve früktoz ile kardiyometobolik hastalıklar arasında bir bağ olmadığını anlattı.Coca cola bu konuda ard arda tweet atıyor.

 Damon günler ilerledikçe şekere iyice alıştığını, vücudunun duruma adapte olduğunu ve bu şekilde de yaşayabildiğini görüyor. Bu artık onun gerçekliği olmuş oluyor ve çevredeki insanlar da aslında öyle. Bitkinler, dayanıksızlar, iştahlılar ve bu artık onların gerçekliği olmuş durumda. Kabullenmişler. Şekersiz olmayı bilmiyorlar. Durumu normal karşılıyorlar.

 60 gün yani 2.400 çay kaşığı şeker sonra ne mi oldu?? Damon toplamda 8,5 kilo aldı. ALT değeri üst sınırın 20 birim üstüne çıktı. Dolayısıyla insülin direnci arttı ve bu da zaten tip 2 diyabete giden yol demek. Trigliserit seviyesi 0,08 den 1,5 a çıktı. Vücut yağı %7 artarken bel ölçüsü 10 cm arttı.Deney öncesine göre günlük aynı miktar kalori almasına rağmen sadece kaloriyi sağlayanı şeker olarak değiştirdiğinde (bunu yaparken de abur cubur yerine sağlıklı olduğu düşünülen kaynakları tercih ederek) bütün bunlar oldu.

Belgeselden Şekerle İlgili Çarpıcı Bilgiler
📌 4 kişilik ortalama bir Avusturalyalı aile bir haftada tükettikleri şekeri satın almak zorunda kalsalar süpermarkete gidip 6 tane 1 kiloluk şekeri raftan alıp eve götürüp hepsini bir haftada yemeli.

📌  Günümüzde şeker o kadar yaygın ki şeker içeren tüm ürünler süpermarketin raflarından kaldırılsa ürünlerin sadece %20 si kalırdı.

📌 Şekerin kısa tarihçesini ve nasıl olup da özellikle 1955 lerden itibaren şeker kullanımının bu denli arttığını anlatıyor.1970 lerden itibaren yağın günah keçisi ilan edilmesiyle şeker onurlandırılmış, “ yağsız yemek sağlıklıdır” fikri kurumsallaştırılırken kalorinin yeri şekerle doldurulmuş. Tüketici de bu tadı sevmiş. Ancak vücudumuz  rafine şekerin bu ani artışıyla başa çıkabilecek şekilde kurulmadı.

📌 Glukoz: ekmek ,makarna, sebze ve tahıl Laktoz: memelilerin aldığı ilk şeker Anne sütünde, inek sütünde,  peynirde, yoğurtta bulunur. Sükroz: kahve ve çayımızdaki şekerdir. Sükroz da glikoz ve früktozdan oluşur.

📌 Früktoz eskiden çok nadir bulunurdu. Meyvede, sebzede ve balda. Şimdi ise her yerde.

📌 İçecekler tsunami etkisi gibi ani bir enerji hissi yaratırlar. Karaciğere büyük bir şeker dalgası ulaşır.

📌Şeker vücuda girince ikiye ayrılır. Fruktoz ve glikoz. İkisi de karaciğere gider. Karaciğerde glikoz ya çabukça enerjiye çevrilerek kullanılır. Ya da yedek pil gibi sonrası için depolanır. Şekerin früktoz kısmı ise çok farklıdır. Karaciğerin früktozu düzenleme işlevi yoktur. Çünkü früktoz doğada az bulunur. O da gereğine bakmaksızın früktozu kan dolaşımından püskürtür. Tüm boş piller doluysa da şekeri hemen yağa dönüştürür. Bu yağın bir kısmı ciğerde kalır. İnsülin direnci ve diyabet riskini artırır. Ayrıca, ciğerdeki bu yağ trigliserid olarak kan dolaşımına gönderilir. Bu da aşırı kilo , damar tıkanması ve kalp hastalıkları demek. Şeker, ekmek ve makarna gibi karbonhidratları yerken çok fazla glikoz üretiriz. İnsülin hormonu salgılanır. İnsülin hücrelerin kapısını açan anahtar gibidir.Böylece hücreler tüm glikozu emer. Kan dolaşımından temizler ve glikozu enerji olarak yakar. Kanda ne kadar glikoz varsa o kadar insülin salgılanır. Ancak bizim için önemli olan kandaki insülin glikozla uğraşırken  yağ hücrelerimize, yağa tutunmalarını söyler. Böylece yağ yakma aşamalarını yok eder. Yani çok şeker yiyerek yağı vücudumuza alıp karaciğer yağlanması yaratıyoruz. Artı, glikoz yüzünden yağ hücrelerimize yağa tutunmasını söyleyen  insülin seviyesi aynı kalıyor . İnsülin şekerle uğraşırken yağı yakamayız.

📌 Beyin ve vücut glikozla çalışır. Glikoz seviyesi bir inip bir çıkıyorsa  bir yüksek bir alçaksa yani sürekli dengesizse bu akli işlevimizin dengesini de etkiler. Örneğin lolipop gibi bir şekerleme yediğimizde kan şekerimiz hızla yükselir ve kendimizi mutlu hissederiz. Fakat insülin salgılanıp şeker hücrelere taşınınca kan şekeri hızla düşer. Bu düşüşle beyin artık mutlu olmaz beynine tekrar tatlı yemek gerektiği mesajını iletecek  adrenalin gibi stres hormonları sargılarız. Böylece eski halimize döneriz.Ruh halindeki değişimlerin sebebi bu.Adrenalin anksiyeteye sebep olur, panik atağı tetikler.

📌 Mc Donalds’ dan Coca Colayı çıkarıp meyveli içecekler koymanın sağlıklı olduğu düşünülüyor. Ama onlar da en az cola kadar şeker içeriyor.

📌 Fransa’da olan araştırmacı Serge Ahmed yaptığı çalışmalarda farelerin kokainden çok şekere ulaşmaya çalıştığını göstermiş. Bir yerlerde saklanan uyuşturucu satıcılarının aksine gıda devleri her yerde karşınıza çıkıyor. Bu gıda devlerinin toplantılarında ‘bağımlılık’ yasak kelimedir. Gıda devleri obezite ve hastalık konusunda ise ‘insanlar kendi gıda tercihlerini kendisi yapmalı’der.

📌 Yağdaki kalori miktarı şekerden çok daha fazladır.2 katı kadar. 1 gr yağ 9 kalori iken 1 gr şeker 4 kaloridir. Kalori hesabı yapınca şeker daha düşük kalorili çıkıyor.  Ama Damonun deneyi gösterdi ki aynı miktar kaloriyi sağlıklı yağ yerine şekerden aldığında karaciğeri yağlandı, göbeği çıktı, beyni puslandı, ruh hali bozuldu ve tok hissetmiyor. Bu nedenle şeker endüstrisi yağı kötüler ve insanları kalori hesabına zorlar. Şeker endüstrisi şunu dikte ediyor ‘kalori kaloridir’. Ama durum hiç de öyle değil.

📌 Kek, pasta, baklava gibi tatlı yiyeceklerin içinde şeker olduğunu zaten biliyoruz. Tehlikeli olan gelişme, şekerin artık yerli yersiz neredeyse bütün hazır gıdaların içine koyulur hale gelişi… Bebek maması, mısır gevreği, sosis, mayonez, ketçap, pizza, hamburger ekmeği, kola, hazır meyve suyu gibi gıdalar şekerle tüketici gözünde daha çekici hale getiriliyor. Doğuştan tatlıya yatkınlığı olan insanoğlu da, farkında olmadan bu çekime kapılıyor ve satışlar artıyor. Gittikçe daha fazla satın alıyor, daha yiyoruz bu gıdaları.

📌 Şekere dair doğru mesajı almamamızın nedeni şekerin küresel ticari değerinin 50 milyar $ olması elbette.

📌 Anlık haz devrinde yaşıyoruz ve kimse hiç bir şey için beklemek istemiyor. Şekere eğilim biraz da bundan.

📌 http://www.sugarstacks.com   güzel bir site . Günlük hayatta sıkça tüketilen ürünlerin içlerindeki şeker miktarını sükroz, früktoz, mısır şurubu gibi ayrım yapmadan sadece şeker yüküne dikkat çekmek için küp şeker cinsinden göstermişler. Fotograflara göz atmanızı öneririm. 







image


Bu belgeseli izleyin çünkü, bu videodan sonra artık en azından sağlıklı bir alternatif diye çocuğunuzun beslenmesine “süt dilimi” koyup bebeğinize cicili ambalajlardaki bol vitaminli meyveli yoğurdu yedirirken, cola içmeyip aromalı maden suyunu lıkır lıkır tüketirken,nesfitlerle cornflakeslerle kahvaltı yapıp karışık meyve suları ile serinlerken, salatalarınızın üzerine nar ekşisini , hazır salata soslarını, mayonezi boca ederken, diyet yoğurt ve süt tüketirken, akşamları tv karşısında 2 kilo meyve yerken iki defa düşünürsünüz. İzleyin çünkü deli bir düzen var ve tek kurtuluş bilinçli bir tüketici olmak.

Bunları okuyunca “şekere yani karbonhidrata hiç mi ihtiyacımız yok?” diye düşünebilirsiniz. Elbette ihtiyacımız var fakat bu miktar düşündüğümüzden ve alıştığımızdan daha az. Hele bir de fiziksel aktivitemiz düşükse.

Özetle insanlık olarak şeker konusunda başımız büyük dertte. Vazgeçmek için artık daha fazla geç kalmayın. Sevdiklerinizin ve çocukların da bu konudaki farkındalığını artırmak için bu belgeseli izlemesini umarım sağlayabilirsiniz.

Şekersiz ve eğlenceli bir hayat dilerim.Şeker gibi dostlarınız olsun.

Sevgiler 

2 yorum:

  1. Merhaba, instagramda bir gönderide bu bilgileri kullandım. Emeğinize sağlık teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilgi paylaşıldıkça anlamlı, iyi yapmışsınız.
      Sadece kaynak belirtilmesi beni mutlu eder.

      Sil

Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.