Sağlığını Korumayı Öğren: ALÜMİNYUM TOKSİSİTESİ

17 Kasım 2018 Cumartesi

ALÜMİNYUM TOKSİSİTESİ



Ne yazık ki, bu günlerde ağır metallere maruz kalmaktan kaçınmak neredeyse imkansız oldu. Soluduğumuz havada, içtiğimiz sularda, yediğimiz gıdalarda, temizlik malzemelerinde, giysilerimizde ve kullandığımız pek çok üründe pek çok toksik madde var. Alüminyum gibi toksik metaller organlarımızda, dokularda, yağ hücrelerinde ve yıllarca kalabilecekleri kemiklerimizde birikirler. Vücudumuz onları doğal olarak yok etmek için belirli mekanizmaya sahiptir ancak artık o kadar çok toksine maruz kalıyoruz ki vücudumuz bu kadar çok toksini günlük olarak temizleyecek şekilde tasarlanmamıştır. Zamanla, vücuttaki ağır metallerin toksik aşırı yüklenmesi hastalığa neden olabilir veya mevcut hastalıkları komplike hale getirebilir.


Alüminyum toksisitesini araştırırken karşıma çıkan bir Türkçe bir makale oldu. Hande SİPAHİ, Şaziye Sezin PALABIYIK, Serkan BALCI ve Gönül ŞAHİN nin ortak kaleme aldıkları bir makale.
Şuradan👉http://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-aluminyum-toksisitesi-ve-norodejeneratif-hastaliklardaki-rolu-70461.html makalenin tüm metnine ulaşabilirsiniz. Ben kendi aldığım notları buraya bırakacağım. Dünyada milyonlarca insanı etkileyen ve henüz kesin bir çözüm bulunamayan nörodejeneratif hastalıklarda Al maruziyetinin etkisinin irdelendiği bu makalenin tamamını incelemenizi öneririm.



  • Günlük yaşamımızda çok yaygın kullanılan alüminyum (Al), oksijen ve silikondan sonra yeryüzünde en fazla bulunan üçüncü elementtir.
  • Endüstride paketleme, inşaat, elektrik aletleri ve içecek kutuları gibi birçok farklı ürünün yapımında kullanılan Al bileşikleri gıda katkı maddesi olarak da kullanılmaktadır.
  • Gıda katkı maddesi olarak onaylanan Al potasyum sülfat, Al sodyum sülfat ve Al amonyum sülfat tampon ve nötralize edici ajan olarak kullanılırken, Al kalsiyum sitrat topaklaşmayı önleyici ajan olarak kullanılmaktadır.
  • İnsanların Al’a maruziyeti daha çok gıdalar ile ikinci olarak da içme sularıyla olmaktadır.
  • Al gıdalara özellikle ilave edildiği durumlar dışında, kontaminasyon olarak da bulunmaktadır. Mesela çay gibi bitkilerin yapraklarında birikmesi, kontamine bitkilerle hazırlanan içeceklerde Al düzeylerinin fazla bulunmasına yol açmaktadır. Bir diğer örnek; soya bazlı bebek mamalarında anne sütüne göre çok daha yüksek miktarda Al tespit edilmiş ve bu durum soya fasulyesinde Al akümülasyonunun yüksek olmasıyla ilişkilendirilmiştir.
  • Ayrıca gıdaların paketlenmesinde Al folyo kullanılması, gıdaların yüksek ısıda Al folyoda pişirilmesi de gıdaların Al içeriğini arttırmaktadır. Türkiye’de satılan bebek mamalarında yapılan bir çalışmada, Al düzeylerinin 1,2-10,9 ng/g arasında olduğu ve Al-karton kutuda muhafaza edilen bebek mamasının en yüksek Al içeriğine sahip olduğu saptanmıştır.
  • Ancak gıda zincirindeki Al miktarı, antiasitler ve analjezikler gibi ilaçlarda kullanılan miktarıyla kıyaslandığında oldukça azdır. Mesela kronik böbrek hastalığında anemi tedavisinde kullanılan ve Al içeren kaplarda saklanan eritropoetin formülasyonlarında raf ömrü boyunca çözeltiye Al geçişi değerlendirildiğinde, temas süresi arttıkça formülasyona geçen Al düzeylerinin arttığı saptanmıştır.
  • Topikal uygulanan kozmetikler, antiperspiranlar, deri, saç ve hijyen ürünleri de Al’un önemli kaynaklarıdır.
  • Al toksisitesi çoğunlukla kronik renal hasarı olan hastalarda veya iş yerinde Al’a maruz kalanlarda görülmektedir. Mesleki maruziyet daha çok madencilik ve kaynak sırasında olmaktadır.
  • Akciğer, kemik ve santral sinir sistemi ana hedef organlardır.
  • Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, Huntington hastalığı, Amyotrofik lateral skleroz, spinal muskuler atrofi gibi dünyada milyonlarca insanı etkileyen ve henüz kesin bir çözüm bulunamayan nörodejeneratif hastalıklarda beyin nöronlarının oksidatif strese oldukça duyarlı olduğu ve bunun Al toksisitesiyle indüklenebileceği düşünülmektedir.
  • Deney hayvanlarında yapılan çalışmalar Al’un nörotoksik olduğunu, kan beyin bariyerinin geçirgenliğini arttırdığını ve beyinde pek çok önemli enzimi inhibe ettiğini göstermiştir.
  • Demansın belirgin olarak gözlenmediği diyaliz hastalarında da kan Al konsantrasyonları oldukça yüksek bulunmuştur.
  • Ayrıca Al başta olmak üzere bazı toksik metaller düzeylerinde otistik çocuklarda sağlıklı çocuklara göre artış gözlenmiştir.
  • Al terleme yoluyla da vücuttan atılır. Yirmi sağlıklı gönüllüde hafif egzersiz sonrası ter Al miktarı ölçüldüğünde, Al konsantrasyonunun 329-5329 µg/L arasında değiştiği ve terlemenin insanlarda sistemik Al atılımının en önemli yollarından biri olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada, terleme yoluyla vücuttan Al atılımı erkeklerde kadınlara göre daha etkili olduğu ve düzenli egzersizin vücuttan Al atılımını artırmak için önemli olduğu vurgulanmıştır.
  • Günlük yaşamımızda sürekli maruz kaldığımız Al’un immün sistem üzerine etkisi tam olarak bilinmemekle birlikte, genel görüş immün fonksiyonu etkilediği yönündedir. 14 Yapılan çalışmalar, Al’un genel olarak çinko (Zn) düzeylerinde azalmaya yol açtığını göstermektedir. Fe ve bakır (Cu) düzeylerine etkisi ise tartışmalıdır. Ayrıca in vitro çalışmalarda, Al maruziyetinin interlökin (IL)-2 ve tümör nekroz faktör (TNF)-α oluşumunu azalttığı ve immün fonksiyonu etkilediği gösterilmiştir.
  • Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı, Huntington hastalığı, Amyotrofik lateral skleroz, spinal musküler atrofi gibi dünyada milyonlarca insanı etkileyen ve henüz kesin bir çözüm bulunamayan nörodejeneratif hastalıklarda nöronların oksidatif strese oldukça duyarlı olduğu ve bunun metal toksisitesiyle indüklenebileceği düşünülmektedir. Kronik yüksek doz Al ile indüklenen nörodejenerasyon modelinde, metal iyonları ve oksidatif stresin nörodejeneratif mekanizmaya etkisi araştırıldığında, hipokampuste süperoksit dismutaz (SOD) aktivitesi azalırken, malondialdehit (MDA) düzeylerinin arttığı ve Al, Fe, mangan (Mn), Cu ve Zn metal içeriğinin arttığı; metal iyon dengesizliğinin hipokampal hasarı anlamlı düzeyde arttırdığı görülmüştür.
  • Böbrekler vücuda alınan Al nin atılmasında en önemli organlardır ve absorbe edilen Al böbreklerden hızla elimine edilir. Böbrek hastalarında Al idrarla atılamaz ve beyin dahil birçok dokuda birikir.
  • Al maruziyetinin Alzheimer hastalığına etkisi için yapılan nedensellik değerlendirmesinde, kronik Al maruziyetinin Alzheimer’a neden olduğu ileri sürülmüştür. 30 Ancak Alzheimer hastalığında kan-beyin bariyerinin etkinliğinin azalması da Al’un beyine geçişini arttırabilir. Dolayısıyla Alzheimer hastalarının beyninde Al düzeylerinin yüksek olması, hastalığın sebebi değil bir sonucu da olabilir.
  • Abdel-Hamid tarafından hamile sıçanlar üzerinde yapılan bir çalışmada, Al’un böbrekte patolojik değişikliklere yol açtığı ancak E vitamini ve selenyum ile birlikte uygulandığında bu zararlı etkileri minimize ettiği görülmüştür. Al’un bu muhtemel ters etkilerini hafifletmek için, özellikle hamilelik döneminde E vitamini ve selenyum bakımından zengin gıdaların veya takviyelerin tüketilmesi önerilmiştir.
  • Tüm bu bilgiler ışığında, hassas bireyler ve Al intoksikasyonu açısından risk taşıyan böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda metal maruziyetin en aza indirilmesi açısından, gıdalarda ve içme sularında Al içeriğinin zaman zaman izlenmesi ve risk değerlendirilmesinin yapılması, konuya dikkat çekmek ve gündemde tutmak açısından oldukça önemlidir. İçme sularında özellikle de diyaliz çözeltisinde ters ozmoz ile Al’dan arındırılmış su kullanılması riskleri minimuma indirecektir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.