YUMURTALAR MUCİZEVİ
GIDALARDIR
Ancak kimi insanlar için intoleransa sebep verebileceğinden eliminasyon diyetlerinde tanıtılarak beslenmeye dahil edilirler. Bu nedenle 1 aylığına yumurtayı diyetinizden çıkarmanızı, bu sürenin sonunda deneme yaparak dokunup dokunmadığını tespit etmenizi öneririm. Aslında sindirimleri çok kolaydır. Taze salata ve biraz doğal soğuk sıkım sızma zeytinyağıyla yumurta yiyerek kan şekerinizi ve vücut biyokimyanızı o gün normal seviyede tutabilirsiniz.
PROTEİN KAYNAĞI OLARAK ET
TÜKETİMİNDE SEÇİCİ OLUN
İşlenmiş etlerden kaçının; salam, sosis, sucuk ve bu tür şarküteri etlerinden sakının çünkü çok fazla miktarda kimyasal madde ve gluten içerirler. Fizyolojimiz sadece doğal etleri sindirmeye uygundur. Doğal otla beslenen hayvanların etlerini ve sakatatlarını tercih etmelisiniz. Sucuğunuzu da yerel kasabınıza güvenilir bir şekilde hazırlatabilirsiniz. İslenmiş, tütsülenmiş balık ve tütsülenmiş etler yine uzak durulması gereken bir gruptur.
Hayvanlar suni yemlerle aldıkları antibiyotikleri, zehirleri yağ dokularında ve karaciğer, dalak, kemik iliği gibi organlarında biriktirirler. Bu hayvanların GDO’lu yemleri yoğun ot ilaçları (herbisit) içerir. Hayvanın vücudu bunları biriktirir. Yani onu tüketecek olan bizler için depolamış olur. Sadece doğal otla beslenmiş olan (ticari yemle değil) hayvanların eti dışında ve ticari yemle beslenmeyen gerçek köy tavuğu eti tüketmenizi öneririm.
Doğal geleneksel hayvancılık et ürünleri esansiyel aminoasit ihtiyacını en iyi karşılayan besinlerdir. Ayrıca tek B12 vitamini kaynağı hayvansal ürünlerdir. B12 vitaminini bitkisel kaynaklardan alamayız. Protein sanıldığı gibi sadece kas gelişimi ve korunması için değil. Ayni zamanda detoks kapasitesi için de gereklidir. Ayrıca et yemekleriyle birlikte bol miktarda taze sebze yemeyi de alışkanlık haline getirmek önemlidir. Bu şekilde dokularda asit birikmesinin önüne geçilebilir.
Ev yapımı et-kemik suyu harika bir besinsel ve sindirimsel çaredir. En iyi et kemik suyu kemiklerden, eklemlerden ve kesilen et parçalarından yapılır. Kolajen, jelatin, mineral, aminoasit yönünden oldukça zengindir. Sindirim sistemimize, eklemlerimize, beynimize, immunitemize ve endotelyumumuza iyileştirici bir etki sağlar. Kaynağını bildiğiniz etten evde kendinizin yapması güvenilir olacaktır. Lezzet arttırmak için kemik suyuna sarımsak, soğan, kereviz, havuç, maydanoz ve kekik de ekleyebilirsiniz. Tüm ticari olarak satılan et suyu granüllerinden, bulyonlarından kaçınmanızı öneririm.
Keçi eti de oldukça sağlıklıdır. Çünkü keçi kapatılıp yetiştirilmeye uygun bir hayvan değildir. Dağ bayır gezer, otlar, yaprakla otla beslenir. Ancak keçi sütüne olan talep nedeniyle artık keçiler de koyunlar da inekler gibi çiftliklerde yemle besleniyor. Keçiler için özel süt yemleri var. Mısır silajı veriyorlar.
Omega-3/Omega-6 dengesinin 1/4 düzeyinde tutulabilmek için mutlaka balık tüketimine de yeterli özen gösterilmelidir. Enflamasyonun azaltılmasında balık tüketiminin yetersiz kalması durumunda takviyesi planlanabilir. En çok doğal Omega-3 içeren balıklar arasında uskumru, hamsi, sardalya, somon, ringa balığı, ton balığı gibi soğuk deniz balıkların sayılabilir. Havuz ve çiftliklerde yetişen balıklar ile doğal ortamında yani derin ve temiz denizlerde yetişen balıkların aynı faydayı sunmayacağı aşikardır.
TAHILLAR
Son zamanlarda yapılan çalışmalarla gluten içeren ürünlerin (buğday, siyez buğdayı , arpa, çavdar, bulgur, irmik) çeşitli zararları gösterildikçe giderek daha çok sayıda kişi gluten içeren tahılları beslenmesinden çıkarmaya başladı. Ancak beslenmeden çıkan tahıllardan boşalan yeri gluten içermediği söylenen başka tahıllar almaya başladı.Glutensiz tahıllar denince ilk akla gelenler: mısır, kahverengi pirinç, beyaz pirinç, sorgum, yulaf ve tef. Bunlara ek olarak, beslenme açısından tahıl görünümünde olup taksonomik olarak başka aileden olan amarant, karabuğday ve kinoa var. Bunlara pseudograin (yalancı tahıl) de deniyor. Aslında insanoğlu binlerce yıl tahıl tüketmeden yaşadı ve evrimleşti. Son 12 bin yıldır ise tahıl tüketmeye başladı ve bu süre tahılı sindirme konusunda evrimleşmek adına yeterli değil. Bu nedenle aslında glütensiz tahıllar da dikkatli tüketilmelidir. Karabuğday adının çağrıştırdığı gibi bir tahıl değil, kuzukulağıgillerden bir bitki olduğundan gluten içermiyor. Çünkü un haline geldiğinde lifleri parçalanıp sindirimi kolaylaşıyor, dolayısıyla da glisemik indeksi yükseliyor.
Tahıllar türlerinin devam edebilmesi için tohumlarının sindirilmemesini sağlamak üzere programlanmışlar ve bunun için bazı maddeler içeriyorlar. Bu nedenle tahıllar uygun bir ön hazırlık yapılmadan tüketilmemelidir. İçerdikleri lektinler bağırsak duvarına ve diğer çoğu dokuya zarar verebilir. İçerdikleri fitatlar ise mineral emilimine zarar verir ve ciddi mineral eksikliklerine, kemik kaybına sebep olur. Mesela düzenli kepek tüketimi osteoporoz ile ilişkilendirilmiştir. Bu sebeple tahıllar pişirilmeden önce fermente edilmeli ya da filizlendirilmelidir.Fermentasyon, lektin ve fitat miktarını azaltıp glüten ve nişastayı önceden sindirerek besinlerin açığa çıkmasını sağlıyor. Fermente etmek için tahılları sadece birkaç gün suda bekletmek yeterli; süreci hızlandırmak için suya birkaç kaşık canlı yoğurt, kefir veya peyniraltı suyu eklenebilir. Tahıl fermente olduğunda artık onu normal bir şekilde pişirebilirsiniz.
Tahılları daha sindirilebilir hale getirmenin başka mükemmel bir yolu da filizlendirmektir. Filizlendirme çok kolay bir prosedür. Tahılları 12-24 saat suda bekletin , sonra süzüp ılık bir yerde birkaç gün nemli bir şekilde bekletin. Tahıllar zaten çekirdek oldukları için küçük küçük filizlenmeye başlayacaklardır. Bu şekilde çok daha besleyici olurlar ve sindirimleri çiğ olarak da pişmiş olarak da daha kolay hale gelir.
Tahıllarla ilgili önemli bir detay vardır. Tam tahıl olsalar da olmasalar da tahıllar her zaman iyi miktarda doğal yağ ile tüketilmelidir. Böylece sindirimleri yağlar tarafından yavaşlatılır kan şekeri seviyesini çok hızlı yükseltmezler.
SEBZELER
Her gün yenmeliler; pişirilerek de çiğ olarak da yenebilirler. Pişmiş sebzelerin sindirimi daha kolaydır, çiğ sebzeler de vücudumuzu temizlerler. Çünkü mükemmel detoksifikasyon maddeleri içerirler ve kaliteli liflere sahiplerdir. Taze, mevsiminde ve mümkünse organik olanları tercih etmek önemlidir. Masanıza gelene dek neredeyse dünyanın yarısını gezen sebzeler bahçenizden taze toplanmışlarla aynı ligden olmayabilirler!
Günlük menünüzde yeşil, sarı, mor, turuncu gibi farklı renklerden sebzeleri bulundurmaya çalışın. Pancar, turp, avokado, kayısı, kapya biber, pırasa,yer elması, soğan, ıspanak, kereviz, havuç, pazı, brokoli gibi.
Lahanagiller grubunun (kara lahana, beyaz lahana, kırmızı lahana, karnabahar, roka, brokoli, alabaş, bürüksel lahanası..) herhangi bir üyesini, özellikle pişirmeden taze olarak, ya da buharda kısa süreli pişirerek bir miktar olsun tüketmek her günkü yeme rutininiz içinde bulunsun. Salatalarda taze tüketilebilen lahanagilleri iyi çiğnemek kaydı ile ne kadar fazla tüketebilirseniz o kadar iyidir. Koyu yeşil yapraklı sebzeleri (pazı, ıspanak, brokoli) buharda kısa süre pişirerek sarımsak, sızma zeytinyağı, baharatlar ile tüketmeniz tedavi edici özelliktedir. Bu grup gıdaları pişirirken içlerindeki hazineyi kaybetmemek için pişirme ve hazırlama yönteminde dikkatli olmalısınız. Mesela brokoliyi rende ile sapları kalana kadar rendeleyin. 10 dakika bekleyin. Daha sonra dilediğiniz biçimde pişirebilirsiniz. Brokoli, muhakkak çok taze satın almanız gereken bir yiyecektir. Sararmışını bırakın, rengi biraz açılmış hatta yaprakları gevşemiş olan brokoliyi boşuna satın almayın, besinleri tamamen tükenmiştir.
Kırmızı lahana ve/veya beyaz lahana salatasını mümkünse her akşam tüketmenizi öneririm. Yiyebileceğiniz azami miktardaki kırmızı lahanayı ve beyaz lahanayı ince ince doğrayın. En az 5 dakika kadar kendi haline bırakın. Daha sonra ev yapımı ya da doğal fermente bir sirkeyi arzu ettiğiniz kadar ilave edin ve lahanaları yoğurun
Lahanagillerde sağlığa yararlı vitamin ve
minerallerin yanı sıra guatrojen maddeler de (isotiosiyanatlar ve tiosiyanatlar)
vardır. Guatrojen
denmesinin nedeni bunların iyot alımını baskılayarak tiroid bezinin şişmesine
neden olmalarıdır. Lahanagillerin tüketimi iyot ve selenyum
eksikliği olanlarda tiroid fonksiyonunu baskılayabilir. Bu kadar besleyici ve
kanserden koruyucu sebzeleri tüketmekten vazgeçmek yerine iyot ve selenyum
eksikliklerini gerekirse takviye alarak gidermek daha doğru olacaktır.
Diğer yandan Patlıcangiller ailesinden (nightshades)
sebzeler yani domates, patates, patlıcan, dolmalık biber de lektin içermektedir.
Kimi otoimmun hastalar için rahatsızlık verici olabilir.
Marketlerde satılan konservelenmiş sebzelerin
ya da bu sebzelerden hazırlanan hazır yemeklerin tüketilmesini önermem.
MEYVELER
Tatlı bir şey canınız çektiğinde yapılacak en iyi şey bir porsiyon meyve yemektir. Meyve seçerken de nar, kivi, karadut, elma, vişne, siyah erik, yeşil erik, çağla, şeftali, kayısı, küçük yerli armutlar, köy elması gibi lif bakımından zengin ve çeşitli meyveleri tercih edin.
Meyveler yeterince olgun olmalılar. Olgun olmayan meyvenin sindirimi oldukça zordur. Şunu iyice anlamalıyız ki iyi sindiremezsek, beklediğimiz faydayı sağlamaz. Aynı sebzeler gibi en iyi meyveler mevsiminde, taze olanlardır. Mevsim dışında yetişen sebzeler meyveler seralarda bol miktarda yapay gübre ve tarım ilacıyla yetiştiriliyor. Organik kelimesi artık tüm dünya ve ülkemizde çok kirlendi maalesef. Sera ürünlerinden (Organik de olsa) ve hibrid tohum ürünlerinden uzak durmaya çalışmak en iyisidir.
Yabani meyveler mükemmeldir. Ahududu, böğürtlen, çilek, bektaşi üzümü, kızılcık vb vücudu içten temizler. Bunları mevsiminde toplayıp buzluğunuzda dondurabilirsiniz. Şeker ilave ederek reçel olarak tüketmenizi elbette önermem. Benzer şekilde doğal adı altında satılan pekmezlerin içeriği de mısır şurubu doludur.
Meyveleri abartmadan ve kahvaltı sonrasında tüketmek daha doğru olacaktır. Karpuz ve kavun gibi doğal da olsa fazla miktarda meyve şekeri içeren, glisemik indeksi yüksek meyveler tüketilirken ölçülü olmakta fayda vardır. Doğal sıkım da olsa meyve suyu yerine meyvenin kendisini tüketmenizi öneririm. Ya da az bir miktar taze sıkılmış meyve suyunu sebze suyu ile juice ya da smoothielerde tüketebilirsiniz.
Sebze ve meyveleri karbonatlı suda bekleterek
temizleyebilirsiniz.
Kuru kayısılar ve kuru incir gibi market ürünleri raf ömrü uzun olsun diye SO2 (kükürtdioksit) ile ya da Hidrojen Peroksit ile muamele edilir. Kükürt aynı zamanda allerjendir! Kuru meyveler sağlık için aslında yararlıdır ancak gıda güvenliği için bu tür riskleri de maalesef barındırmaktadır. Tüketim öncesi kuru meyvenizi hiç olmazsa suda bekletin öyle tüketin, bir nebze olsun bu riskler azalacaktır. Hurma satın alırken üzeri cam gibi olanların glikoz şuruplu olduğunu unutmayın.
Meyveyi sağlıklı yağ, kuruyemiş ve sebze ile birlikte tüketmek kan şekeri düzeyi artışını da dengeleyecektir. Candida enfeksiyonu varlığında da meyve ve kuru meyve kısıtlamasına gitmek gerekir.
BAKLAGİLLER
Baklagiller (kurufasulye, nohut, mercimek, barbunya, soya..) de tahıllar gibi inflamasyonu tetikleyen lektin içerir. Bitkilerin kendilerini korumak için içerdiği lektinler insanlara zarar verebiliyor. Bu nedenle baklagilleri tüketmeden önce içerdikleri lektini azaltmak gerekir.
Baklagillerdeki
lektini ve zararlarını azaltmak için öneriler:
Pişirmeden en az 12-24 saat önce baklagili karbonat ilave ettiğiniz suda ıslatın ve suyunu sık sık değiştirin. İyice durulayıp süzdükten sonra en az 15 dakika yüksek ateşte (düdüklü tencerede) pişirin. Kısık ateşte pişirmek toksisitesini arttırabilir.
Ayrıca baklagilleri fermente etmekle de lektin uzaklaştırılır. Tahıllarda olduğu gibi baklagilleri çimlendirme/filizlendirme yoluyla da lektin aktivasyonu durdurulur.
Baklagillerin gaz ve şişkinliğe neden olma konusunda kötü bir şöhretleri var. Kısa zincirli karbonhidratların vücut tarafından parçalanması çok zor. Sindirilemeyince bağırsak bakterilerince fermente edilerek ciddi ölçüde gaza neden oluyor. Özellikle bu tür problemleri olanlara baklagillerden uzak durmalarını tavsiye ediyorum.
Haşlanmış ya da filizlendirilmiş baklagiller salataları tam bir öğün haline getirmek için kullanılabilir. Kaliteli karbonhidrat ve fitobesinleri bir arada alabilmenin en lezzetli, ve kolay yoludur.
Son dönemde baklagillerin unları da oldukça meşhur. Baklagillerden yıkanmadan elde edilen hazır unlardan kaçının; çünkü bu unlardan hazırlayacağınız bir yiyeceğin lektinini gidermeye fırının ısısı yetmeyecektir. Ancak kendiniz evde baklagillerinizi önce suda bekletip ardından kurutup öğüterek un yapabilirsiniz. Bu şekilde yapacağınız bakliyat unları glüten içermez; lektini de azaltmış olursunuz. Bence siyez unundan bile daha iyidir. Abartmadan kaçamaklarınızda bu şekilde hazırladığınız bakliyat unlarını kullanabilirsiniz.
KABUKLU YEMİŞLER, TOHUMLAR
Gün içi atıştırmalık olarak veya hazırladığınız yiyeceklerde, salatalarda, çiğ ceviz, badem, brezilya cevizi, fındık, kabak çekirdeği, ayçiçeği çekirdeği, susam, çörek otu, keten tohumu, chia, mavi haşhaş, kenevir tercih edebilirsiniz.
Kuruyemişler kavrulmuş, tuzlanmış işlenmiş, kaplanmış olmamalıdır. Çiğ kuruyemişinizi bir gün önceden suda bekletmeniz iyi olur. Lektini azaltmak için bademin kabuğunu soyarak yiyebilirsiniz. Ceviz, fındık muhakkak kabuklu olarak alınmalı ve yenmeden hemen önce kabuğundan çıkarılmalıdır. Çünkü sağlıklı yağlar açıkta kaldığında özelliklerini hızla kaybederler. Acımsı tadından cevizin, fındığın peroksitinin yükseldiğini anlayabilirsiniz. Kırılmış cevizleri buzdolabında saklayın
Ayrıca kuruyemişlerde küf olmamasına çok dikkat edin. Kabuklu ceviz kırdığınızda içinde tüylü tüylü, pamuksu ve gözle görülmesi güç oluşumlar görüyorsanız bunlar küftür.
Bu ürünlerin yerli üretim olanlarını tercih
etmelisiniz. İthal ve kaçak olanlardan uzak durun. Güvenilir üreticilerden
alın.
Kuruyemişler protein, lifli karbonhidrat, sağlıklı yağ asitleri, antioksidan vitaminler, mineraller içeriyor. Kronik inflamasyonu azaltmada yardımcılar. Ancak miktar olarak abartmadan tüketilmeli. Lifli oldukları için sindirimi zor olabilir.
Kuruyemiş tüketmede zamanlama önemlidir. Vücudumuzdaki
stok yağları leptin hormonu sayesinde eritiriz. Leptin hormonu yemek yedikten
sonraki aç kalınan 4. saatin sonunda salgılanmaya başlar. Leptin hormonu tam
devreye girecekken özellikle kuruyemiş sağlıklı diyerek atıştırma yapmanızı
önermem. Çünkü bu durumda leptin devre dışı kalarak insülin salgılanmaya
başlar. Bu nedenle kuruyemişi hemen yemeğin öncesinde ya da sonrasında veya
salatalarınızda, yemeklerinizde tüketmenizi öneririm.
TUZLAR VE BAHARATLAR
Sodyum / Potasyum oranı neredeyse herkesin
sodyum lehine, potasyum aleyhine çok bozulmuş durumda. Arteryel duvarlarınızı
rahatlatmanın ve kan basıncını düşürmenin anahtarı, potasyum sodyum dengesinin
kurulmasıdır. Bu nedenle çok fazla tuz içeren hazır gıdaların tüketilmesi
bırakıldığında ve yeşil yapraklı sebzeler tüketildiğinde bu denge rahatlıkla
sağlanacaktır. Tuz kullanımında aşırıya kaçmaktan sakınmak önemlidir.
Rafine market tuzunu kaya tuzu ile değiştirip yemeklerinizi zerdeçal, sumak, kakule, zencefil, kekik, nane, fesleğen, biberiye gibi BAHARATLARLA çeşitlendirmeye çalışın. Haşimato hastaları iyot eksikliklerini iyotlu rafine tuzdan değil, diğer iyot kaynağı doğal besinlerden veya takviyeler yolu ile sağlamalıdır.
Zerdeçal içindeki şifalı gücü veren kurkumin güçlü bir kanser savar, bellek dostu, iltihapları önlemede etkili bir antioksidan. Zor emilen zerdeçaldan daha iyi faydalanmak istiyorsanız onun emilimini kolaylaştıracak karabiber ve zeytinyağı ilave etmek gerekiyor.
SU VE İÇECEKLER
Kronik hastalık varsa vücutta enflamasyon,
asit yükü de vardır. Her
gün susamayı beklemeden bol su içmeye çalışınız. Bütün bu toksik yükü
dolaşımdan dışarı atmak için yeterli su tüketilmesi olmazsa olmaz. Sağlığa giden en hızlı yol
detoksifikasyondur. Detoksifikasyonun birinci kuralı yeterli su alınmasıdır.
Günlük su ihtiyacımız 40 mg/kg dir. Unutulmaması gereken vücudumuzun % 60’ının
su olduğudur. Sürekli çay kahve tüketimi su içme isteğini azaltacaktır.
Su içmeyi alışkanlık haline getirin.
Tüm gazlı içecekler, meyve suları, soğuk çay ve diğer tüm hazır içeceklerden uzak durun. Taze sıkılmış meyve sularını (portakal, elma vb) 1:3 oranında sulandırarak içebilirsiniz. ( 3 kısım su, 1 kısım meyve suyu). Doğal maden suyuna limon ekleyerek de içebilirsiniz. Gazlı maden suyu içerken yutulan havanın gaza ve şişkinliğe sebep olabileceğini unutmayın.
Vücudun detoks yeteneğini arttırmak amacıyla gün içerisinde kuşburnu, ıhlamur, devedikeni, karanfil gibi bitki çayları içebilirsiniz.
Bu gönderiler haricinde aşağıda beslenmeye dair bazı önerilerimi de bırakıyorum:
- İşe giderken ve seyahate çıktığınızda kendi hazırladığınız temiz içerikli yiyeceğinizi yanınızda götürün.
- Öğün esnasında su, maden suyu tüketmeyin. Yemekten yarım saat önce veya bir saat sonra tüketebilirsiniz.
- Besinleri iyi çiğneyin ve sindirimin ağızda başladığını unutmayın.
- Mide asiditesini sağlamak için öğün öncesi ev yapımı elma sirkesi ve sauerkraut, fermente kırmızı pancar vb den faydalanabilirsiniz.
- Sirkadiyen ritminize uygun beslenmeyi alışkanlık haline getirin. Açlık hissinin gerçek bir uyaran olmasına izin verin. Akşam en geç saat 7 den sonra katı gıdalarla beslenmeyi bırakarak karaciğerinize detoksifikasyon için gerekli ortamı sağlayın.
- Yediklerinizin glisemik indeksini öğrenin ve glisemik indeksi düşük beslenerek kan şekerini dengede tutmaya özen gösterin.
- Yemekleri pişirme yöntemlerini de gözden geçirmeniz önemlidir. Özellikle etleri ateşe yakın olarak mangalda pişirmek, yağda kızartmak kanserojen ürünler açığa çıkarır. Yiyecekleri kızartmak yerine buharda haşlamak, sotelemek, ızgara yapmak ve mümkün olanları çiğ tüketmek, zeytinyağlılar yapmak çok daha faydalı olacaktır.
- Yemek pişirme ekipmanlarınızı gözden geçirin.
Alüminyum
folyo, fırın pişirme poşeti, teflon tava, BPA içeren ürünlerden uzak durun.
Plastik kullanımını azaltın.
- Ne yediğiniz kadar nasıl yediğiniz, hangi duygular içinde olduğunuz da çok önemli. Yemeğe huzurlu oturun, şükran duygusu ile kalkın. Yemek yeme esnasında gerginlik yaratacak şeyler izlemek, konuşmak sindirim ve kan dolaşımını olumsuz etkiler; mide ve yemek borusunun fizyolojik kapak sisteminde bozukluklar oluşturur.
- Sindirim sisteminizi olumsuz etkileyecek duygulardan ve ortamlardan kaçının. Çünkü yemek yerken yalnız karnınız değil ruhunuz da doymalıdır.
- Sağlıklı beslenmeyi kendinize zulüm,takıntı haline getirmeyin. Beslenme ile savaş hali sizi hastalandırır.
Bu gönderiler umarım ilham verir ve motivasyon sağlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.