Söz
konusu sağlığınız olduğunda işinizi tesadüflere bırakmak ister misiniz? Eğer
istemeyen grupta iseniz bu gönderi tam size göre.
Hastalıkları
tedavi edilebilecek kadar erken bir dönemde yakalamak için kan testlerinin
düzenli olarak yaptırılması önemlidir. Diğer yandan halihazırda kronik bir
hastalığınız varsa, rutin kan testi yaptırmak, doktorunuzun bu hastalığın
ilerlemesini ve uygulanan tedavinin etkinliğini takip etmesini sağlar.
Kan
testleri vücudunuzun size anlattıklarını duymanız, sinyalleri anlamanız için
önemli bir başlangıç noktasıdır. Ayrıca bunlar hakkında sizlerin de fikir
sahibi olması kontrolü ele alabilmeniz ya da vücudunuzun işleyiş mekanizmasını
algılayıp ona daha vicdanlı davranabilmeniz için çok önemli. Öğrenerek,
anlayarak kendi sağlığınızın kontrolünü ele alabilirsiniz.
Bu
gönderiyi daha doğrusu aslında tüm gönderilerimi en çok bu mantıkla
hazırlıyorum.Eğer sağlık sorunlarının mekanizmalarını
anlayabilirsek onları önleyebilir ya da onlarla birlikte yaşarken dümenin bizde
olmasını sağlayabiliriz.
Vücudumuzun
içinde dolaşan KANIMIZ bize çok şey anlatır. Bir hastalık daha ortaya çıkmadan
birçok sinyal verir. Bu sinyalleri fark eder ve erkenden önlem alırsak daha
kaliteli bir yaşam yaşayabiliriz. Yani bilgi ile birlikte FARKINDALIK da çok
önemlidir.
Farkındalık
kelimesini daha açmak gerekirse örneğin eskisinden daha kolay yoruluyorsunuz ve
uykuya dalamamaya başladınız, daha çok üşüyorsunuz. Vücudunuz size bir şeyler
anlatmaya çalışıyor. Siz onu duyar ve uyarılara kulak verirseniz gerekli
önlemleri alabilirsiniz.
TAM KAN SAYIMI (HEMOGRAM)
Tam
kandaki hücreleri saymak için kullanılan testtir. Genel olarak WBC
(lökositler), RBC (eritrositler), PLT (trombositler)'in sayıları ve hücrelerin
bazı fiziksel özelliklerine, büyüklüğü ve şekline ait bilgileri içerir.
Anemi,
enfeksiyonlar, lösemi , alerji, kan pıhtılaşması ve bazı kanama bozuklukları
için yararlı bilgiler sağlar. Aynı zamanda diyetinizin dengeli olup olmadığı
hakkında fikir verir.
Buradaki
değerlerin birçoğu yaşam kaliteniz ve uzun ömürlülüğünüz
üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Örneğin, yüksek bir hemoglobin, kan
basıncınızı ve kan pıhtılaşma riskinizi artırabilirken, düşük beyaz kan hücresi
sayısı, enfeksiyonlar için kolay bir hedef oluşturuyor olabilir.
Hemoglobin
alyuvarlarda bulunan bir madde. Görevi akciğerlerden aldığı oksijeni vücudun
her yerindeki hücrelere götürmek, orada biriken karbondioksiti de alarak
akciğere geri getirmektir.Hemoglobinin azalması kansızlık olduğuna işaret
ediyor. Hemotokrit ise kan hacminin ne kadarının alyuvarlardan oluştuğunu anlamaya
yarıyor. Bu değerlere bakılarak bir sonraki aşamada “demir, demir bağlama
kapasitesi, B12 vitamini ve folik asit analizleri” ne bakılıyor.
TİROİD TESTLERİ
Tiroid
hormonları metabolizmanızın hızını kontrol eder. Kolesterol seviyenizi , vücut
sıcaklığınızı ve insülin hassasiyetinizi etkiler. Az ya da aşırı aktif tiroid
kilo, enerji düzeyleri ve ruh hali ile ilgili sorunlara neden olabilir.
Yetersizliğinde bu nedenle vücut sıcaklığında düşme, yorgunluk ve yavaşlık,
kabızlık, açıklanamayan kilo alımı, saç dökülmesi, depresyon, kuru cilt gibi düşük metabolizma hızına bağlı bulgular
gözlenir.
- TSH,
- Serbest T4,
- Serbest T3,
- Anti TG,
- Anti TPO,
- Selenyum , Çinko
- İdrarda İyot
ilk
etapta yapılması gereken testlerdir.
TSH’nın
artışı yetersiz çalışan (hipotiroidi), azalması ise aşırı hormon üreten
(hipertiroidi) bir tiroid bezinin varlığına işaret eder. Antikorların da bakılması
çok önemlidir. Bu yolla otoimmün bir tiroid hastalığı var mı öğrenmek mümkün
olabilir.
KAN ŞEKERİ , İNSÜLİN, İNSÜLİN DİRENCİ
Açlık,
tokluk kan şekeri ve insülin seviyeleri sık yapılan testler arasındadır.
Kandaki şeker, hatta yağ ve ürik asit metabolizması hakkında fikir edinmek için
sadece açlık şekeri ve insülini ile yetinmemek, tokluk kan şekeri ve insülinini
,HbA1c değerini, insülin direncini de kontrol etmek gerekiyor.
Bu testler
ile prediyabet veya diyabet varlığı değerlendirilir.
ALT/AST/ALP/GGT
Bu
dört test karaciğer fonksiyonları araştırılırken sık sık başvurulan önemli
incelemeler. Bu enzimlerin birlikte yükselmesi, beklenen bir karaciğer hasarı
halinde hekimleri daha detaylı araştırma yapmaya sevk ediyor. GGT’deki artış
ise glutatyon yetersizliğine işaret ediyor.
Şeker
hastalığınız, şişmanlık veya metabolik sendrom
problemleri varsa ve AT/AST değerleriniz yüksekse karaciğer yağlanması
akla gelmelidir. Total Bilirubin, Direkt Bilirubin, Total Protein, Albumin
diğer önemli parametrelerdir.
SEDİMANTASYON HIZI
Vücudunuzda
bir enfeksiyon, iltihabi bir hastalık veya kanser gibi bir sağlık sorunu,
romatizmal bir problem söz konusuysa bu testin değerlerinde artış olacaktır. Son
derece ucuz, güvenilir ama yorumlanması oldukça güç olan bir kan analizidir.
KOLESTEROL (LDL, HDL, TOTAL ) VE TRİGLİSERİT
Lipid
paneli, kolesterol ve trigliserit seviyenizi ölçer. Bu belirteçler kalp
hastalığına güçlü bir şekilde bağlıdır. İşleri sağlama almak için, iyi
kolesterolünüzün (HDL) yüksek ve kötü kolesterolünüzün (LDL) ve trigliseritlerin
optimum seviyede olduğundan emin olmalısınız .
Bu
testler biraz tartışmalıdır ve eğer daha yüksek kalp hastalığı riski
altındaysanız, muhtemelen sadece bu belirteçlerden daha fazlasını takip etmek
isteyeceksiniz (ApoB, Lp (a) ve LDL partikülleri gibi testleri kontrol edin).
Fakat çoğu zaman, rutin bir lipit paneli kalp sağlığınıza dikkat çekmek için
harika bir testtir!
ÜRE, KREATİNİN, eGFR(GLOMERÜLER FİLTRASYON HIZI) , ÜRİK ASİT
Böbreklerimiz
en hayati organlarımızdan . atıkları vücudumuzdan uzaklaştırıyor ve vücut sıvı
dengemizi düzenliyor.Böbrek hastalıkları ilk dönemlerinde bulgu vermeyerek
sinsi ilerleyebilir. Temelinde ise hipertansiyon, diyabet gibi hastalıklar
yatmaktadır. Bu nedenle rutin testler ile takibi önemlidir.
Böbrek
hastalıklarının olası uyarı işaretleri ellerde, yüzde,bacakta şişkinlik, düşük
idrar üretimi, nefes darlığı, uyku güçlüğü, yüksek tansiyon, üşüme yorgunluk
olabilmektedir.
Eğer
“böbreklerim acaba iyi çalışıyor mu?” diye merak ediyorsanız güvenebileceğiniz
en ucuz ve güvenilir test kanda kreatinin seviyelerinizi ölçtürmenizdir.
Kreatinin
sadece böbreklerle temizlenebilen atık bir madde. Kandaki seviyesini ölçmek
böbreklerin ne kadar iyi çalıştığı hakkında doğru bir fikir veriyor.
Normalde
böbreklerden atılan toksik bir atık olan ürik asidin kanda yükselmesi metabolik
bir soruna, insülin direncine, böbrek hasarına, kemik iliğinde aşırı kan
hücresi üretimine ama her şeyden önemlisi gut hastalığına işaret eder.
Ürik
asit zor bir dengedir. Çok fazla ürik asit böbrek taşı ve guta neden olur ve
kalp hastalığı, diyabet ve kanser riskinizi artırır. Öyleyse ne kadar düşükse,
doğru mu? Tam olarak değil. Ürik asit ayrıca doğal bir antioksidandır – kanın
antioksidan kapasitesinin % 60’ını oluşturur. Ayrıca, çalışmalar beyni
Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklardan koruyabildiğini göstermektedir. Bu
yüzden ürik asidi dar bir optimal aralıkta tutmak gerekir.
B12 VİTAMİNİ VE D VİTAMİNİ SEVİYELERİ
Bu
iki vitaminin kan değerleri ölçümlerinden son yıllarda yaygın olarak
faydalanıyoruz. Bu sayede hem bağışıklık, bellek kusurlarına yol açabilen, hem
de kanser, kalp damar hastalığı risklerini artırabilen sorunlardan kurtulmuş
oluyoruz.
Bu
analizler bize aynı zamanda o kişinin beslenme ve metabolik durumu hakkında da
fikir verebiliyor.
Özellikle
40’lı yaşlardan sonra tarama programlarınıza bu iki analizi mutlaka ekletmenizi
tavsiye ederim.
D
vitamininin yıllık ölçümlerini çocuklar ve gençlerde de yaptırmanın faydalı
olacağını düşünüyorum. Çünkü düşük D vitamini düzeyleri kalsiyum emilimini
engellediği için kemik kaybına neden olacaktır.
B12
vitamini vücudun temel mekanizmalarından olan metilasyon döngüsüne katılan
vitaminlerdendir. Bu nedenle sinir hücreleri başta olmak üzere pek çok
fonksiyonu vardır. Kansızlık da dahi akla gelmelidir.
Yorgunluk,
vücut direncinin düşmesi, bel ağrısı, kas ağrıları, kuvvet kaybı, denge
problemleri, sindirim sorunları, obezite, duygudurum dalgalanmaları , uykusuzluk,
saç dökülmesi, göz altı morlukları, unutkanlık, uyuşmalar, aşırı terleme ya da sürekli üşüme ve
zayıflamış bağışıklık problemleri yaşıyorsanız aklınıza bu iki vitamin ölçümü
mutlaka gelmelidir.
DEMİR / FERRİTİN
Tıpkı
B12 ve D vitamini eksikliği gibi demir eksikliği de diğer bir yaygın besin
yetersizliği olup aneminin önde gelen
nedenidir. Demir eksikliği yaygın bir problemdir. Diğer yandan, bazı kronik
hastalıklar vücudumuz için son derece toksik olan aşırı demir yüküne neden
olabilir.
Demir
eksikliği anemisi sonucu vücutta hemoglobin seviyesi düşer ve dokulara oksijen
taşınamaz. Kalp bunu telafi etmek için daha hızlı çalışmak zorunda kalır. Bu
nedenle çarpıntı, kalbinizin sesini duyacak kadar hissetme problemleri
yaşanabilir.
Çabuk
yorulma, nefes darlığı, solukluk, saç dökülmesi, dudak çatlaması , ağız
yaraları, sinirlilik durumlarında bu testlerin es geçilmemesi çok önemlidir.
MAGNEZYUM, KALSİYUM
Vücuttaki
325 ten fazla enzim sisteminin magnezyuma ihtiyaca vardır. Kanda bakılan
magnezyumun normal olması hücrelerde magnezyum açlığı olmadığı anlamı
taşımamaktadır. Bu nedenle hücre içi magnezyum değerinin bakılmasını öneririm.
Kas, kemik ve beyin için çok gerekli olan bu mineralin eksikliği yaygın olup
eksikliğinde kas krampları, kas ağrıları, yorgun uyanma, stres bozuklukları,
anksiyete, migren şikayetleri görülür. Ayrıca magnezyum eksikliğinde D vitamini
de görevini tam olarak yapamayacağı için kemik erimesi gibi sıkıntılara yol
açar.
Hs-CRP
C-reaktif
protein (CRP), bakteri ve virüslerle savaşan ve enfeksiyona yanıt olarak artan
bir proteindir. Ancak kronik strese yanıt olarak da artar. Bedenimizdeki
iltihabi süreçleri, mikrobik ya da mikrobik olmayan yangısal gelişmeleri, periodondal
(diş eti) hastalıkları, hatta muhtemel kanseröz gelişmeleri takipte işe
yaradığı gibi, damarlarımızdaki plak oluşumu süreçleri hakkında da bilgi
verebilen son derece değerli bir test olarak mutlaka yapılmalı.
HOMOSİSTEİN, FOLAT
Homosistein
yüksekliği sessizce seyreden bir durumdur ve kardiyovasküler hastalıklar, felç,
demans, osteoporoz için bir risk faktörüdür. Damarlar için zarar vericidir. Homosistein
metilasyon ile metiyonine dönüştürülür.Bu süreçte de B6, B12 ve B9 yani folik
asit gerekir. Bu nedenle folat veya
vitamin B12 eksikliğiniz size homosistein seviyeleriniz hakkında bilgi
söyleyebilir
SODYUM VE POTASYUM
Sodyum
vücudumuzda en çok bulunan minerallerden birisidir. Sodyum genellikle sofra
tuzu veya tuzlu gıdalarla alınır. Sodyum, damarlar içindeki kanın miktarı ve
tansiyonumuzun kontrolünde önemli rol oynar.
Kandaki
sodyumun normal sınırlarda olmasını bazı hormonlar(Aldosteron, kortizol,
antidiüretik hormon gibi) ayarlamaktadır.
Eğer
kandaki sodyumun miktarı 136 mEq/L’nin altına inerse sodyum düşüklüğü var
denir. Kanda sodyum düşüklüğü ya vücutta aşırı su birikmesi nedeniyle ya da
aşırı sodyum kaybı nedeniyle oluşur. Kortizol hormonunun az olması, tiroit
hormonlarının az olması kanımızda sodyum miktarını azaltabilir. ADH hormonunun
aşırı salgılanması ise vücutta su miktarını artırarak kan sodyumunu
azaltabilir. Kandaki sodyum düştüğünde baş ağrısı, bulantı, kusma, kas
krampları, yorgunluk ve baygınlık meydana gelir.
Potasyum:
Hücrelerin
düzenli çalışması için çok gerekli olan potasyum, hücre içinde hücre dışına göre
30 kat daha fazla bulunur. Potasyum, sinirlerin iyi çalışmasını, kasların
kasılmasını ve kalp kasının iyi çalışması sağlanır. Fazla sodyum/tuz alımı ve
az potasyum alımı birçok kronik hastalığın gelişimine neden olmaktadır. Potasyum
kanımızda azalırsa yorgunluk, halsizlik, kaslarda güçsüzlük, kas krampları ve
bağırsaklarda felç oluşur. Şiddetli potasyum azlığında kaslar çalışamaz ve kalp
ritmi bozulur ve hatta kalp durur. Kanda potasyumun fazla olması da zararlıdır.
Potasyum yüksekliği genellikle böbrek yetmezliğinde, bazı idrar söktürücü
ilaçlar kullanıldığında ve aldosteron hormonunun böbreküstü bezinden az
salgılanması durumunda oluşur. Potasyumu yüksek kişilerde kalp atışlarında
bozukluk, el ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.