Sağlığını Korumayı Öğren: OTOİMMÜN HASTALIKLARDA BESLENME 🍴

25 Şubat 2020 Salı

OTOİMMÜN HASTALIKLARDA BESLENME 🍴


Hayat kalitenizi geri istiyor musunuz?
O zaman her şeyden önce bu gönderimdeki beslenme önerilerini bilmeniz ve uygulamanız gerekiyor. Otoimmun bir hastalıkta iyileşmeye giden yol öncelikle beslenmeden geçer. Her şey tabakta başlar. Çünkü birçok sorun, büyük ölçüde aşırı miktarda karbonhidrat ve yetersiz miktarda sağlıklı yağ tüketiminden kaynaklanan hatalı beslenmeye bağlıdır. Otoimmun bir hastalığı olan bir kişi kendisine protein, sağlıklı yağlar, lif, antioksidanlar, vitamin ve minerallerce zengin öğünler hazırlamalı.🍴
Bu şekilde beslenme sırasında başlangıçta zorluk çekmeniz doğaldır. Ancak vücudun kendini tamir etmesi, bağışıklık sisteminizin sakinleşmesi için buna ihtiyacı olduğunu ve sonucun buna değeceğini asla unutmayın. Amaç bağışıklık sistemini onarmak ve yeniden düzgün çalışır hale getirmektir. Fakat bu çok hızlı olmayacak. Yavaş yavaş hastalıklarınız gerileyecek ve beslenme düzeninizi iyice oturttuktan sonra iyileşme moduna geçeceksiniz.


% Öncelikli olarak buğday, arpa, çavdar, bulgur, beyaz pirinç gibi tüm tahılları mutfağından çıkarmalısınız. Un ve unlu mamulleri terk etmek bile başlı başına bir iyileşme sağlayacaktır.  Bunun yerine bir öğütücü alarak kinoa, keten tohumu, chia, hindistancevizi, yulaf, badem, kara buğday, keçiboynuzu, mercimek gibi gıdaları öğüterek (baklagilleri önce fermente ederek) kendi unlarınızı yapabilir ve sağlıklı bir alternatif olarak kullanabilirsiniz. Glutenin bağırsaklara zarar verdiği unutulmamalıdır. Ancak piyasada satılan "glutensiz unlar" iyi bir alternatif değildir. Gıda endüstrisinin glutensiz beslenme modası için sunduğu bir pazar. Bu nedenle evde ekmeğinizi yukarıda bahsettiğim un alternatiflerinden kendiniz yapabilirsiniz. Glutensiz beslenme, inflamasyonu azaltmak, bağırsak fonksiyonlarını iyileştirmek, kilo vermek, ruh hali ve enerji seviyesini düzeltmek için öncelikli yol. Karabuğday, kinoa, chia, barbunya, mercimek, maş fasulyesi, protein bakımından da zengindir. Bunlar doygunluk sağlayan iyi protein kaynaklarıdır
%Sucuk, sosis, salam gibi işlenmiş etlerden, ketçap, mayonez, hazır salata sosları gibi tüm soslardan uzak durun. Hiçbir besleyiciliği olmayan bu yiyeceklerin sizin hastalığınızın tuğlaları olduğunu unutmayın. Gerçek sebzeler, yağlar, kuruyemişler kullanarak evde kendinize çok lezzetli soslar, salçalar yapabilirsiniz.
%Et olarak olabildiğince büyük baş hayvan etlerinden, fabrikasyon tavuklardan uzak durmaya çalışın. Çünkü büyükbaş hayvanların beslenmelerinde sıkça gdo lu, antibiyotik ve hormon içeren yemler kullanılmaktadır. Hayvansal ürünler tüketmek için küçük baş hayvan etlerini tercih edin ve bunların yanında muhakkak çiğ ve bol miktarda sebze tüketin.
%Yağlar konusuna gelince mısırözü yağı, ayçiçek yağı, margarinler  ve kızartmalar ile vedalaşmak atılması gereken önemli bir adım. Soğuk sıkım zeytinyağı, tereyağı, yüksek sıcaklıklarda sadeyağ, soğuk sıkım bitkisel yağlar (hindistancevizi, susam, avokado yağı gibi) beynimizi ve bedenimizi besleyen yağlar ile fullemelisiniz yakıt depolarımızı. Omega 3 kaynaklarını günlük rutininize dahil etmelisiniz.
% Rafine market tuzunu kaya tuzu ile değiştirip yemeklerinizi zerdeçal, sumak, kakule, zencefil, kekik, nane, fesleğen, biberiye gibi BAHARATLARLA çeşitlendirmeye çalışın.
% Bol renkli sebzeler içeren salatalar filizlendirilmiş nohut, mercimek, tohumlar (susam, chia, mavi haşhaş, çörek otu, keten tohumu, ay çekirdeği, kabak çekirdeği vb) ile zenginleştirilmeli, nar , avokado, fermente edilmiş pancar vb ile renklendirilmeli ki çeşit çeşit vitamin, mineral, antioksidanları alma imkanımız olsun.
%  Taze organik yumurta, otla beslenen hayvanın kemik suyu, yeşil, mor, turuncu sebzelerle hazırlanmış sebze suları, rengarenk mevsim salataları ile her bir hücrenizi beslediğinizi hissetmelisiniz. Lahana, karnabahar, roka, brokoli gibi lahana grubu yiyecekler, ıspanak, pazı gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler tedavi edici özelliktedir. Her gün beslenmenizde olması gerekir.
%  Bu beslenme rejiminde bütün ŞEKERİN mümkün mertebe kesilmesi olmazsa olmaz. Çay şekeri, şekerlemeler, reçeller, kola, diyet kola, şeker ile tatlandırılmış boğaz pastilleri, kurabiye, kek, krep, hamur işleri, pudingler ve benzeri şeker içeren gıdalar bu diyette bulunmuyor. Bu sebeple İYİ BİR ETİKET OKUYUCU olmak şart !!
Tatlı bir şey canınız çektiğinde yapılacak en iyi şey bir porsiyon meyve yemektir. Meyve seçerken de nar, kivi, karadut, elma, vişne, siyah erik, şeftali, kayısı, küçük yerli armutlar gibi lif bakımından zengin meyveleri tercih edin.
%  Gelelim süt ürünlerine. Anne sütü dışındaki hiçbir sütü, süt olarak tüketmenizi önermiyorum. Kutu sütlerden ise özellikle uzak durmanız önemli. Günlük pastörize sütlerin en iyi tüketim yolu evde kendi yaptığınız yoğurttur. Bu yoğurtlarda kullandığınız yoğurt mayasına probiyotik kapsüllerden probiyotik ilave edebilirsiniz. Yine bir süt ürünü olan fabrikasyon peynirleri tüketmekten kaçının. Taze kaşar peynirleri, krem peynirler de bu gruptadır. Doğal, yemle değil otla beslenmiş keçi ve koyun peyniri bulmaya gayret edin. Bunları da tüketiminizde aşırıya kaçmayın.
% NİŞASTALAR da bağırsak ve kan dolaşımında şekere dönüştüğü için kan şekerinde dalgalanmalara sebep olduklarından bu beslenme şeklinde tüketimine izin verilmeyenlerden. Bu, kronik hastalığını minimize etmeye çalışan bir kişinin, ekmek, erişte, makarna, beyaz pirinç, patates ya da undan yapılmış herhangi bir şeyi yememesi anlamı taşır. Sözün özü SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR BESLENME PLANI oluşturmalısınız.
% Gün içi atıştırmalık olarak ceviz ve bademi tercih edebilirsiniz. Bu ürünlerin yerli üretim olanlarını tercih etmelisiniz. Ceviz muhakkak kabuklu olarak alınmalı ve yenmeden hemen önce kabuğundan çıkarılmalıdır: Cevizdeki gibi sağlıklı yağlar açıkta kaldığında özelliklerini hızla kaybederler. Kuruyemişler de çiğ ve bir gün suda bekletildikten sonra tüketilmeli.
%Kronik hastalık varsa vücutta enflamasyon, asit yükü de vardır. Bütün bu toksik yükü dolaşımdan dışarı atmak için yeterli su tüketilmesi ise diğer bir olmazsa olmaz. Sürekli çay kahve tüketimi su içme isteğini azaltacaktır.Su içmeyi alışkanlık haline getirin. Tüm gazlı içecekler, meyve suları, soğuk çay  ve diğer tüm hazır içeceklerden uzak durun. Taze sıkılmış meyve sularını (portakal, elma vb) 1:3 oranında sulandırarak içebilirsiniz. ( 3 kısım su,  1 kısım meyve suyu). Doğal maden suyuna limon ekleyerek de içebilirsiniz.
%Olayın beslenme boyutu genel hatları ile böyle. Ama bunların yanında bedeninizde toksik yüke katkı sağlayan etkenleri de birbir gözden geçirerek ortadan kaldırmanız gerekiyor. Nedir bunlar derseniz kireç sökücü, çamaşır suyu, yağ çözücü, bulaşık makinesi deterjanı gibi pek çok kimyasal içeren temizlik ürünlerini mutfağınızdan uzaklaştırın. Alüminyum folyo, fırın pişirme poşeti, teflon tava , BPA içeren ürünlerden uzak durun
%Yemekleri pişirme yöntemlerini de gözden geçirmeniz önemlidir. Özellikle etleri ateşe yakın olarak mangalda pişirmek, yağda kızartmak kanserojen ürünler açığa çıkarır. Sebzeleri kızartmak yerine buharda haşlamak ve mümkün olanları çiğ tüketmek, zeytinyağlılar yapmak çok daha faydalı olacaktır.

%Yaptıklarınıza istikrarla devam ederseniz dönüşümün ve iyileşmenin başladığını göreceksiniz.
"Fırtına geçtikten sonra nasıl atlattığınızı hatırlamayacaksınız. Nasıl hayatta kaldığınızı da. Hatta, fırtınanın dinip dinmediğinden bile emin olamayacaksınız. ancak bir şey kesindir, fırtınadan çıktıktan sonra fırtınaya girenle aynı insan olmayacaksınız" Haruki Murakami

Güzel bir parçayla iyi geceler; bağımlılık yapan cinsten..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.