"En canınızdan bezip 'Benden bu kadar,' dediğiniz anlarda, bir oyunbozan
çıkar ortaya. Kendinizi yok etmeyi, en azından yok saymayı düşündüğünüz bir
anda, birisi bir kahve ısmarlayıverir ve bir kahveye fit olup, yaşama devam
etmeye karar verirsiniz. Değişen bir şey yoktur tabii ve bu kimse yeni biri de
değildir. Bu, iyi niyetli olduğu sanılan, o anda yaptığının farkında olmayan
insanlar yüzünden yüzlerce intihar önlenir; yüzlerce kopuk yaşam, çürük de olsa
yaşamımızın rengine uymayan renkte iplikle dikilir." diyor Şule Gürbüz
Kambur’da. Altını iki kez çiziyorum bu paragrafın -edebiyat çok güçlü bir araç.
Benim blog yazma amacım da
aslında bu. İğnedeki o ipliklerden biri olabilmek. Belki burada yazdıklarımın
uyandırdığı tek bir yankı iyileşme yolunda birilerine ufacık bir katkı sağlar. Biliyorum
ki bu bloga otizmli çocuğu için şifa arayan bir anne de uğruyor, ALS tanısı
almış annesini iyileştirme çabası içerisindeki evlat da uğruyor, en kritik öğrencilik yıllarını beyin sisiyle, ağrılarla geçiren üniversite
öğrencisi de, yanlış tedavilerin dibine vurmuş geri dönüş mümkün müyü
arayanlar da uğruyor, genç olarak girdiği hastalığın içinde ihtiyarlayıp çıkanlar da uğruyor..O nedenle umarım birilerinin iyileşmeye dair inancını tazeler burada bahsettiklerim. Bu aralar soundcloudda çok severek bir podcast dinliyorum Farkındalık Arası. Bana iyi geliyor. Kendinizi sıkışmış hissettiğinizde bir göz atmanızı öneririm.