Geçirgen bağırsak sendromu (Leaky Gut
Syndrome), milyonlarca insanın mücadele ettiği ve aslında farkında olmadığı
hızla artan bir durumdur.
Geçirgen (sızdıran) bağırsak sendromunun adına
bakarak sadece sindirim sistemini etkilediğini düşünebilirsiniz, ancak gerçekte
diğer birçok sağlık sorunlarına yol açabilir. Çünkü BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZİN büyük bir kısmı - yaklaşık %80 i -bağırsaklarda
yer alır. Yani bu şu demek: bağışıklık sisteminiz ile ilgili şüpheleriniz var
ise ibreyi bağırsaklara çevirmek
doğru olacaktır.
Geçirgen Bağırsak Sendromu pek çok hastalığın
kökeninde yer alıyor. Araştırmalara göre, Gıda İntoleransı, Alerjiler, Enerji Düşüklüğü, Eklem Ağrısı,
Romatoid Artrit, Çölyak, Egzama, Sedef, Migren, Hashimoto, Tiroid Hastalıkları,
Yavaş Metabolizma, Tip 1 Diyabet, Nörolojik Hastalıklar, Multiple Skleroz, Crohn
Hastalığı, Ülseratif Kolit, Astım, bipolar, Depresyon, Ankilozan spondolit vb otoimmün
hastalıklar aslında geçirgen bağırsak semptomlarınızın ilerlemiş bir
aşaması olabilir ve bu hastalıkların tedavisinde bağırsak onarılmalıdır.
Öncelikle Geçirgen ya da
Sızdıran Bağırsak Nedir?
Bağırsak iç çeperini oluşturan hücrelerin
enflamasyon (iltihaplanma) nedeniyle “sızıntı” yapmaya başlamasıyla oluşan bir
sendromdur.
Mide-bağırsak sistemimizi kaplayan EPİTEL DOKU normalde yarı geçirgen bir bariyer gibi çalışır
ve toksin, bakteri, virüs ve diğer
zararlı maddeleri tutup kana geçişini engellerken vitamin ve mineral gibi
besleyici ögelerin kana emilimine izin verir. İşte bu epitel doku
iltihaplandığı veya zarar gördüğünde, bariyer artık “geçirgen” hale gelir
(Zarar veren unsurlara ayrıca değineceğim). Vücudunuzun normalde geçmesine izin
vermediği ebat olarak daha büyük, sindirilmemiş haldeki yiyecek molekülleri ve
başka bakteri, maya, mantar, parazit, karsinojenler, toksinler gibi her türlü “kötü
şeyler” bu epitel doku üzerinde oluşan deliklerden dışarıya sızarak kana
serbestçe karışır. Bu şekilde epitel yapı bozulup dolaşıma
istenmeyen maddeler geçmeye başlayınca bağışıklık sistemi boş durmaz ve bunları
yok etmek için antikor salgılar. İşte bu olay "Geçirgen Bağırsak Sendomudur". Ancak ne var ki olay
süreklidir ve sürekli antikor salgılanır. Bu şekilde immün sistem aşırı antikor
üretir, immün dengesizlik oluştuğundan bir süre sonra kendi dokularına da
antikor geliştirir. Bu duruma da otoimmünite ve beraberinde oluşan hastalıklara da otoimmün
hastalıklar diyoruz. Otoimmünite geliştiğinde sorun da başlamış olur. Artık
vücutta yaygın bir enflamasyon oluşmuştur.
Otoimmün yanıt her bünyeye, kişiye göre
değişir. Alerjiler, gıda duyarlılıkları, haşimato, artritler, fibromyalji,
diabet, obezite, nörodejeneratif hastalıklar, beyin sisi, depresyon, mood
değişiklikleri vs bu şekilde başlar.
GEÇİRGEN BAĞIRSAĞINIZ OLUP
OLMADIĞINI NEREDEN ANLARSINIZ?
Geçirgen bağırsaklarda olabilecek en büyük uyarı
işaretlerinden biri birden fazla gıda hassasiyeti yaşıyor olmanızdır. Kısmen
sindirilmiş protein ve yağ, bağırsak zarınızdan sızıp kan dolaşımınıza girerek bir
tepkiye neden olabilir. Aşağıdaki bulgulara sahipseniz Geçirgen Bağırsak
Sendromuna sahip olabilirsiniz:
·
Şişkinlik / gaz
- Kabızlık
- İshal
- Gıda duyarlılıkları
- Hazımsızlık, Sindirim problemleri
- Demir eksikliği, zayıf veya çatlamış
tırnaklar (minerallerin zayıf emilimi)
- Dışkıda sindirilmemiş gıdalar veya yağlı
dışkı (pankreatik enzim eksikliğini düşündüren)
- Rektal kaşıntı
- Tiroid hastalıkları
- Yorgunluk
- Eklem ağrısı
- Baş ağrısı
- Rosacea ve akne, egzama gibi cilt sorunları
- Kilo almak
Eğer tedavi edilmeden bırakılırsa,
enflamatuar bağırsak hastalığı, IBS, artrit, egzama, sedef hastalığı,
depresyon, anksiyete, migren baş ağrıları, kas ağrısı ve kronik yorgunluk gibi
daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bugün otizmde bile bağırsak
geçirgenliğinin çok önemli bir unsur olduğu bilinmektedir.
Geçirgen bağırsaklarla ilgili diğer bir
problem ise, çinko, demir ve B12 vitamini dahil, hayati minerallerin ve besin
maddelerinin emilim bozukluğuna yol açabilmesidir.
BAĞIRSAĞI GEÇİRGENLEŞTİREN VE
BAĞIRSAK FLORAMIZA ZARAR VEREN UNSURLAR NELERDİR?
Antibiyotikler, steroidler, pestisitler, ağrı
kesiciler, antidepresanlar, doğum kontrol hapları, kemoterapi vb çeşitli
ilaçlar, stres, işlenmiş gıdalarda bol bulunan gıda katkı maddeleri ile dolu kötü
beslenme, biberonla beslenme, enfeksiyonlar, çevre kirliliği, ağır metal
birikimi, enzim eksiklikleri, radyasyon, alkol, toksik kimyasallar, dişlerde
yaşanan sorunlar, amalgam vb restoratif maddeler, aşırı parazit üremesi, aşırı candida
mantarı üremesi sayılabilir. Bunların herhangi birisi bağırsak florasına zarar
verebilir. Hem de çok etkili bir şekilde. Örneğin doğum kontrol hapı bile
bağırsak florası üzerinde yıkıcı bir etkiye sahiptir. Ve bayanlar anne olmaya
hazır olmadan önce onları birkaç yıllığına kullanır.
Diğer yandan özellikle bazen kaçınılmaz olan antibiyotik
tedavisi sırasında ve sonrasında yüksek dozda probiyotikler ve Saccharomyces
boulardii gibi yararlı maya almanızı tavsiye ederim.
Ayrıca diş tedavilerinde kullanılan toksik
restorasyon malzemeleri ve diş enfeksiyonları da bağırsak florasında çok önemli
olduğu için dişçi ziyaret etmeden önce ve diş tedavisinden sonra doğru beslenme
ile probiyotik yoğun beslenmeye/kullanmaya
devam etmek suretiyle bağırsak florasını dişlerinizde yapılacak çalışmaların
vereceği hasardan koruyabilirsiniz.
Anne adayları ve hamileler ise kendi bağırsak
florasının bebeklerine geçeceğini asla unutmamalıdır. Annenin bağırsak florası
zayıf ise bebek çok zayıf bir başlangıç noktasından hayata adım atmış olur ve
doğum sonrası kulak ve göğüs enfeksiyonları sık görülebilir. Hamilelik
sürecinde toksin içeren kozmetik ürünler, temizlik ürünleri, işlenmiş gıdalardan
kaçınılmalı ve cildimizin bir sünger görevi gördüğü toksik maddelerin fetüse
geçebileceği akılda bulundurulmalıdır.
YÜKSEK
KARBONHİDRATLI İNFLAMATUAR BESLENME VE ŞEKER işlenmiş gıdalarda
çok fazla kullanılan şeker sindirim sisteminize zarar verir. Şeker çok kirli
bir yakıt olup bu yakıtın kullanılması ile oluşan yan ürünler de vücudumuzda
inflamasyon oluşturur. Şeker, candida ve kötü bakteri üremesini arttırır ve bu
da bağırsaklarınıza daha fazla zarar verir. Kötü bakteriler sağlıklı hücrelere
zarar veren ve bağırsak duvarınıza bir delik açabilen ekotoksin adı verilen
toksinler oluşturur.
Tahıllarda, bakliyatlarda ve bazı sebzelerde
bulunan LEKTİN adlı protein de
geçirgen bağırsağa sebebiyet verebilen unsurlardır. Bitkilerin kendilerini
korumak için içerdiği lektinler insanlara zarar verebiliyor. Lektin en fazla
buğday ve diğer tahıl ve tohumlarda, fasulye, soya ve diğer baklagillerde,
patlıcan, patates, domates ve biber gibi bazı sebzelerde bulunur. Aslında
oldukça az miktarlarda tüketilirse, vücudunuz bunlarla iyi geçinir. Ancak bol
miktarda lektin içeren yiyecekler oldukça problemlidir. Tahılların
çimlendirilmesi ve fermente edilmesi, fitat ve lektinleri azaltır ve bu
yiyeceklerin sindirilmesini kolaylaştırır. GDO ve hibritlenmiş yiyecekler,
böceklerle mücadele etmek için modifiye edildiklerinden, lektinler de en yüksek
miktarda olma eğiliminded Baklagillerdeki lektini ve zararlarını
azaltmak için Pişirmeden en az 12-24 saat önce baklagili suda ıslatın ve suyunu
sık sık değiştirin. Islattığınız suya karbonat ilave etmek lektinin zararını
daha da azaltır. Pişirmeden önce süzülerek en az 15 dakika düdüklü tencerede yüksek
ateşte pişirilmesi gerekir Kısık ateşte
pişirmek toksisitesini beş kata kadar arttırabilir. Baklagillerden yıkanmadan
elde edilen unlardan kaçının çünkü bu unlardan hazırlayacağınız bir yiyeceğin
lektinini gidermeye fırının ısısı yetmeyecektir.
Ayrıca, buğday gibi GLUTEN içeren tahıllar bağırsak zarınıza zarar verebilir ve geçirgen bağırsak sendromuna neden olabilir. Glutenin
bağırsak hasarı oluşturmasındaki en önemli etken glyphosate en çok kullanılan
tarım ilacı ve GDOlu ürünlerin temelini oluşturuyor. Glyphosate, gluteni parçalayan
CYP3 enzimini bloke ediyor ve böylelikle gluten parçalanamıyor. Gluten
parçalanmadığında bağırsak yüzeyine zarar veriyor. Sonuç: Geçirgen bağırsak
sendromu ve otoimmün hastalıklar.
Geleneksel İNEK SÜTÜ, geçirgen bağırsağa neden olabilecek başka bir besindir.
Bağırsaklarınıza zarar verecek süt bileşeni, A1 kazein proteinidir. Ve gerçek
şudur ki A1 kazein proteini glütenden 26 kat daha fazla enflamasyona yol
açabilir. Ayrıca pastörizasyon işlemi, hayati enzimleri yok eder ve laktoz gibi
şekerlerin sindirilmesini çok zorlaştırır.
Bağırsak hücrelerinin geçirgenliğinin artarak normalde kana geçmemesi gereken toksinlerin kana geçmesi ile ortaya çıkan geçirgen bağırsak sendromu tedavisinden çok sıklıkla adı geçen bir takviye var ve bu gönderide ondan bahsetmek istiyorum. L- glutamin.
L-glutamin hakkındaki bilgi Dr. Earl Mindell’in “Tamamlayıcıların Kutsal Kitabı” adlı kitabından alıntıdır.
Yeliz’in notu: Paylaşım
bilgilendirme amaçlıdır; kullanım tavsiyesi değildir. Gıda takviyelerini asla
doktorunuza danışmadan kullanmayınız!
Glutamin amino asidinin doğal formu
olan L-glutamine çok yönlüdür. Normal beyin ve bağışıklık fonksiyonları için zaruridir ve yorgunluk ile alkolizm tedavilerinde
kullanılmaktadır. Ayrıca kilo vermek isteyen insanlarda şeker isteğini baskılamak için de kullanılır. Paradoksal olarak
yine aynı nedenle bu tamamlayıcı, pek çok hastalıkta da kullanılmaktadır. L-glutamine kas yapımına yardımcıdır.
L-glutamine, üç amino asidin bir araya
gelmesiyle oluşturulur. L-arginine,
ornithine ve proline.
L-glutamine, vücuttaki ana antioksidan olan ve neredeyse her hücrede bulunan glutatyonun bir bileşenidir. Eğer
L-glutamine açığınız varsa, muhtemelen glutatyon açığınız da vardır. Glutaminin en ilginç yanı, normal büyüme
ve gelişme için hayati önemi olan büyüme
hormonunun seviyesini doğal olarak arttırabilen birkaç maddeden birisi
olmasıdır. Son zamanlarda, büyüme hormonu, hastalarda ve yaşlılarda yaygın
olarak görülen ve erime (zayıflama) sendromuna yol açan kas kaybı tedavisinde
deneysel olarak kullanılmaktadır. Büyüme hormonu gücümüzü korumamızı
sağlayabilse de, asıl sorun sentetik büyüme hormonunun hem çok pahalı olması
hem de sıvı birikmesi ve artrit belirtileri gibi istenmeyen yan etkilere sahip
olmasıdır. Ancak glutamine gibi büyüme hormonu salgılatıcı ajanlar, büyüme
hormonunun olumlu etkilerini açığa çıkartmalarının yanı sıra hem daha
ucuzdurlar hem de neredeyse yan etkileri hiç yoktur. Bu, özellikle ağır
derecede hasta olan ve sıklıkla erime
(zayıflama) sendromuna yenik düşen insanlar için çok önemlidir. Aslında,
glutamine genellikle iyileşmeyi hızlandırmak ve bağışıklığı güçlendirmek için
yanıklı hastalara verilir. Glutamine,
kemik iliği nakline giren kanser hastaları üzerinde de başarılı bir şekilde
kullanılmıştır ; bu hastaların hastanede kalma sürelerini kısaltmış ve
enfeksiyon risklerini düşürmüştür.
Protein tutucu bir ajan olarak ün
yaptığından L-glutamine, yağlarını
eritip kas yapmak isteyen fitness meraklılarının da ilgisini çekmiştir. Çok
yoğun egzersiz yapan insanlar, vücutlarını aşırı derecede zorlama ve yağla
birlikte yağsız vücut dokularını da kaybetme riski altındadırlar. Kas
gelişmesini teşvik eden herhangi bir tamamlayıcı, kas geliştirenlerin gözdesi
haline gelecektir ve zaten, toz haline getirilmiş besinler dahil pek çok spor
tamamlayıcısı içerisinde l- glutamine bulunmaktadır.
FAYDALI OLABİLECEĞİ ALANLAR
📍Yaraların iyileşmesini
hızlandırabilir.
📍Uzun süreli
hastalıklarda ortaya çıkan kas erimesini engelleyebilir.
📍İdman yapan sağlıklı
kişilerde kas gelişimini arttırır.
DOĞRU
MİKTAR
📍Yemeklerden yarım saat önce ya da
yemeklerden iki saat sonra, 500 mg lık üç kapsüle kadar alın.
Kaynak:
Dr. Earl Mindell
Tamamlayıcıların Kutsal Kitabı
Sayfa: 92-93-94
Ayrıca şurada da detaylı bir bilgi
bulabilirsiniz.
Not : Geçirgen bağırsak ve bağırsak sağlığı konusundaki diğer gönderilere de göz atmanızı öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.