Sağlığını Korumayı Öğren: GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU VE L- GLUTAMİNE

8 Şubat 2019 Cuma

GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU VE L- GLUTAMİNE



Geçirgen bağırsak sendromu (Leaky Gut Syndrome), milyonlarca insanın mücadele ettiği ve aslında farkında olmadığı hızla artan bir durumdur.

Geçirgen (sızdıran) bağırsak sendromunun adına bakarak sadece sindirim sistemini etkilediğini düşünebilirsiniz, ancak gerçekte diğer birçok sağlık sorunlarına yol açabilir. Çünkü BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZİN büyük bir kısmı - yaklaşık %80 i -bağırsaklarda yer alır. Yani bu şu demek: bağışıklık sisteminiz ile ilgili şüpheleriniz var ise ibreyi bağırsaklara çevirmek doğru olacaktır.

Geçirgen Bağırsak Sendromu pek çok hastalığın kökeninde yer alıyor. Araştırmalara göre, Gıda İntoleransı, Alerjiler, Enerji Düşüklüğü, Eklem Ağrısı, Romatoid Artrit, Çölyak, Egzama, Sedef, Migren, Hashimoto, Tiroid Hastalıkları, Yavaş Metabolizma, Tip 1 Diyabet, Nörolojik Hastalıklar, Multiple Skleroz, Crohn Hastalığı, Ülseratif Kolit, Astım, bipolar, Depresyon, Ankilozan spondolit vb otoimmün hastalıklar aslında geçirgen bağırsak semptomlarınızın ilerlemiş bir aşaması olabilir ve bu hastalıkların tedavisinde bağırsak onarılmalıdır.


Öncelikle Geçirgen ya da Sızdıran Bağırsak Nedir?
Bağırsak iç çeperini oluşturan hücrelerin enflamasyon (iltihaplanma) nedeniyle “sızıntı” yapmaya başlamasıyla oluşan bir sendromdur.


Mide-bağırsak sistemimizi kaplayan EPİTEL DOKU normalde yarı geçirgen bir bariyer gibi çalışır ve toksin, bakteri, virüs ve diğer zararlı maddeleri tutup kana geçişini engellerken vitamin ve mineral gibi besleyici ögelerin kana emilimine izin verir. İşte bu epitel doku iltihaplandığı veya zarar gördüğünde, bariyer artık “geçirgen” hale gelir (Zarar veren unsurlara ayrıca değineceğim). Vücudunuzun normalde geçmesine izin vermediği ebat olarak daha büyük, sindirilmemiş haldeki yiyecek molekülleri ve başka bakteri, maya, mantar, parazit, karsinojenler, toksinler gibi her türlü “kötü şeyler” bu epitel doku üzerinde oluşan deliklerden dışarıya sızarak kana serbestçe karışır. Bu şekilde epitel yapı bozulup dolaşıma istenmeyen maddeler geçmeye başlayınca bağışıklık sistemi boş durmaz ve bunları yok etmek için antikor salgılar. İşte bu olay "Geçirgen Bağırsak Sendomudur". Ancak ne var ki olay süreklidir ve sürekli antikor salgılanır. Bu şekilde immün sistem aşırı antikor üretir, immün dengesizlik oluştuğundan bir süre sonra kendi dokularına da antikor geliştirir. Bu duruma da otoimmünite  ve beraberinde oluşan hastalıklara da otoimmün hastalıklar diyoruz. Otoimmünite geliştiğinde sorun da başlamış olur. Artık vücutta yaygın bir enflamasyon oluşmuştur.

Otoimmün yanıt her bünyeye, kişiye göre değişir. Alerjiler, gıda duyarlılıkları, haşimato, artritler, fibromyalji, diabet, obezite, nörodejeneratif hastalıklar, beyin sisi, depresyon, mood değişiklikleri vs bu şekilde başlar.

GEÇİRGEN BAĞIRSAĞINIZ OLUP OLMADIĞINI NEREDEN ANLARSINIZ?
Geçirgen bağırsaklarda olabilecek en büyük uyarı işaretlerinden biri birden fazla gıda hassasiyeti yaşıyor olmanızdır. Kısmen sindirilmiş protein ve yağ, bağırsak zarınızdan sızıp kan dolaşımınıza girerek bir tepkiye neden olabilir. Aşağıdaki bulgulara sahipseniz Geçirgen Bağırsak Sendromuna sahip olabilirsiniz:
·         Şişkinlik / gaz
  • Kabızlık
  •  İshal
  • Gıda duyarlılıkları
  • Hazımsızlık, Sindirim problemleri
  • Demir eksikliği, zayıf veya çatlamış tırnaklar (minerallerin zayıf emilimi)
  • Dışkıda sindirilmemiş gıdalar veya yağlı dışkı (pankreatik enzim eksikliğini düşündüren)
  • Rektal kaşıntı
  • Tiroid hastalıkları
  • Yorgunluk
  •  Eklem ağrısı
  •  Baş ağrısı
  • Rosacea ve akne, egzama gibi cilt sorunları
  • Kilo almak


Eğer tedavi edilmeden bırakılırsa, enflamatuar bağırsak hastalığı, IBS, artrit, egzama, sedef hastalığı, depresyon, anksiyete, migren baş ağrıları, kas ağrısı ve kronik yorgunluk gibi daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bugün otizmde bile bağırsak geçirgenliğinin çok önemli bir unsur olduğu bilinmektedir.

Geçirgen bağırsaklarla ilgili diğer bir problem ise, çinko, demir ve B12 vitamini dahil, hayati minerallerin ve besin maddelerinin emilim bozukluğuna yol açabilmesidir.

BAĞIRSAĞI GEÇİRGENLEŞTİREN VE BAĞIRSAK FLORAMIZA ZARAR VEREN UNSURLAR NELERDİR?
Antibiyotikler, steroidler, pestisitler, ağrı kesiciler, antidepresanlar, doğum kontrol hapları, kemoterapi vb çeşitli ilaçlar, stres, işlenmiş gıdalarda bol bulunan gıda katkı maddeleri ile dolu kötü beslenme, biberonla beslenme, enfeksiyonlar, çevre kirliliği, ağır metal birikimi, enzim eksiklikleri, radyasyon, alkol, toksik kimyasallar, dişlerde yaşanan sorunlar, amalgam vb restoratif maddeler, aşırı parazit üremesi, aşırı candida mantarı üremesi sayılabilir. Bunların herhangi birisi bağırsak florasına zarar verebilir. Hem de çok etkili bir şekilde. Örneğin doğum kontrol hapı bile bağırsak florası üzerinde yıkıcı bir etkiye sahiptir. Ve bayanlar anne olmaya hazır olmadan önce onları birkaç yıllığına kullanır.

Diğer yandan özellikle bazen kaçınılmaz olan antibiyotik tedavisi sırasında ve sonrasında yüksek dozda probiyotikler ve Saccharomyces boulardii gibi yararlı maya almanızı tavsiye ederim.

Ayrıca diş tedavilerinde kullanılan toksik restorasyon malzemeleri ve diş enfeksiyonları da bağırsak florasında çok önemli olduğu için dişçi ziyaret etmeden önce ve diş tedavisinden sonra doğru beslenme ile  probiyotik yoğun beslenmeye/kullanmaya devam etmek suretiyle bağırsak florasını dişlerinizde yapılacak çalışmaların vereceği hasardan koruyabilirsiniz.

Anne adayları ve hamileler ise kendi bağırsak florasının bebeklerine geçeceğini asla unutmamalıdır. Annenin bağırsak florası zayıf ise bebek çok zayıf bir başlangıç noktasından hayata adım atmış olur ve doğum sonrası kulak ve göğüs enfeksiyonları sık görülebilir. Hamilelik sürecinde toksin içeren kozmetik ürünler, temizlik ürünleri, işlenmiş gıdalardan kaçınılmalı ve cildimizin bir sünger görevi gördüğü toksik maddelerin fetüse geçebileceği akılda bulundurulmalıdır.

YÜKSEK KARBONHİDRATLI İNFLAMATUAR BESLENME VE ŞEKER işlenmiş gıdalarda çok fazla kullanılan şeker sindirim sisteminize zarar verir. Şeker çok kirli bir yakıt olup bu yakıtın kullanılması ile oluşan yan ürünler de vücudumuzda inflamasyon oluşturur. Şeker, candida ve kötü bakteri üremesini arttırır ve bu da bağırsaklarınıza daha fazla zarar verir. Kötü bakteriler sağlıklı hücrelere zarar veren ve bağırsak duvarınıza bir delik açabilen ekotoksin adı verilen toksinler oluşturur.

Tahıllarda, bakliyatlarda ve bazı sebzelerde bulunan LEKTİN adlı protein de geçirgen bağırsağa sebebiyet verebilen unsurlardır. Bitkilerin kendilerini korumak için içerdiği lektinler insanlara zarar verebiliyor. Lektin en fazla buğday ve diğer tahıl ve tohumlarda, fasulye, soya ve diğer baklagillerde, patlıcan, patates, domates ve biber gibi bazı sebzelerde bulunur. Aslında oldukça az miktarlarda tüketilirse, vücudunuz bunlarla iyi geçinir. Ancak bol miktarda lektin içeren yiyecekler oldukça problemlidir. Tahılların çimlendirilmesi ve fermente edilmesi, fitat ve lektinleri azaltır ve bu yiyeceklerin sindirilmesini kolaylaştırır. GDO ve hibritlenmiş yiyecekler, böceklerle mücadele etmek için modifiye edildiklerinden, lektinler de en yüksek miktarda olma eğiliminded Baklagillerdeki lektini ve zararlarını azaltmak için Pişirmeden en az 12-24 saat önce baklagili suda ıslatın ve suyunu sık sık değiştirin. Islattığınız suya karbonat ilave etmek lektinin zararını daha da azaltır. Pişirmeden önce süzülerek en az 15 dakika düdüklü tencerede yüksek ateşte pişirilmesi  gerekir Kısık ateşte pişirmek toksisitesini beş kata kadar arttırabilir. Baklagillerden yıkanmadan elde edilen unlardan kaçının çünkü bu unlardan hazırlayacağınız bir yiyeceğin lektinini gidermeye fırının ısısı yetmeyecektir.

Ayrıca, buğday gibi GLUTEN içeren tahıllar bağırsak zarınıza zarar verebilir ve geçirgen bağırsak sendromuna neden olabilir. Glutenin bağırsak hasarı oluşturmasındaki en önemli etken glyphosate en çok kullanılan tarım ilacı ve GDOlu ürünlerin temelini oluşturuyor. Glyphosate, gluteni parçalayan CYP3 enzimini bloke ediyor ve böylelikle gluten parçalanamıyor. Gluten parçalanmadığında bağırsak yüzeyine zarar veriyor. Sonuç: Geçirgen bağırsak sendromu ve otoimmün hastalıklar.


Geleneksel İNEK SÜTÜ, geçirgen bağırsağa neden olabilecek başka bir besindir. Bağırsaklarınıza zarar verecek süt bileşeni, A1 kazein proteinidir. Ve gerçek şudur ki A1 kazein proteini glütenden 26 kat daha fazla enflamasyona yol açabilir. Ayrıca pastörizasyon işlemi, hayati enzimleri yok eder ve laktoz gibi şekerlerin sindirilmesini çok zorlaştırır.

Bağırsak hücrelerinin geçirgenliğinin artarak normalde kana geçmemesi gereken toksinlerin kana geçmesi ile ortaya çıkan geçirgen bağırsak sendromu tedavisinden çok sıklıkla adı geçen bir takviye var ve bu gönderide ondan bahsetmek istiyorum. L- glutamin. 
L-glutamin hakkındaki bilgi Dr. Earl Mindell’in “Tamamlayıcıların Kutsal Kitabı” adlı kitabından alıntıdır.


Yeliz’in notu: Paylaşım bilgilendirme amaçlıdır; kullanım tavsiyesi değildir. Gıda takviyelerini asla doktorunuza danışmadan kullanmayınız!



Glutamin amino asidinin doğal formu olan L-glutamine çok yönlüdür. Normal beyin ve bağışıklık fonksiyonları için zaruridir ve yorgunluk ile alkolizm tedavilerinde kullanılmaktadır. Ayrıca kilo vermek isteyen insanlarda şeker isteğini baskılamak için de kullanılır. Paradoksal olarak yine aynı nedenle bu tamamlayıcı, pek çok hastalıkta da kullanılmaktadır. L-glutamine kas yapımına yardımcıdır.

L-glutamine, üç amino asidin bir araya gelmesiyle oluşturulur. L-arginine, ornithine ve proline. L-glutamine, vücuttaki ana antioksidan olan ve neredeyse her hücrede bulunan glutatyonun bir bileşenidir. Eğer L-glutamine açığınız varsa, muhtemelen glutatyon açığınız da vardır. Glutaminin en ilginç yanı, normal büyüme ve gelişme için hayati önemi olan büyüme hormonunun seviyesini doğal olarak arttırabilen birkaç maddeden birisi olmasıdır. Son zamanlarda, büyüme hormonu, hastalarda ve yaşlılarda yaygın olarak görülen ve erime (zayıflama) sendromuna yol açan kas kaybı tedavisinde deneysel olarak kullanılmaktadır. Büyüme hormonu gücümüzü korumamızı sağlayabilse de, asıl sorun sentetik büyüme hormonunun hem çok pahalı olması hem de sıvı birikmesi ve artrit belirtileri gibi istenmeyen yan etkilere sahip olmasıdır. Ancak glutamine gibi büyüme hormonu salgılatıcı ajanlar, büyüme hormonunun olumlu etkilerini açığa çıkartmalarının yanı sıra hem daha ucuzdurlar hem de neredeyse yan etkileri hiç yoktur. Bu, özellikle ağır derecede hasta olan ve sıklıkla erime (zayıflama) sendromuna yenik düşen insanlar için çok önemlidir. Aslında, glutamine genellikle iyileşmeyi hızlandırmak ve bağışıklığı güçlendirmek için yanıklı hastalara verilir. Glutamine, kemik iliği nakline giren kanser hastaları üzerinde de başarılı bir şekilde kullanılmıştır ; bu hastaların hastanede kalma sürelerini kısaltmış ve enfeksiyon risklerini düşürmüştür.

Protein tutucu bir ajan olarak ün yaptığından L-glutamine, yağlarını eritip kas yapmak isteyen fitness meraklılarının da ilgisini çekmiştir. Çok yoğun egzersiz yapan insanlar, vücutlarını aşırı derecede zorlama ve yağla birlikte yağsız vücut dokularını da kaybetme riski altındadırlar. Kas gelişmesini teşvik eden herhangi bir tamamlayıcı, kas geliştirenlerin gözdesi haline gelecektir ve zaten, toz haline getirilmiş besinler dahil pek çok spor tamamlayıcısı içerisinde l- glutamine bulunmaktadır.

FAYDALI OLABİLECEĞİ ALANLAR
📍Yaraların iyileşmesini hızlandırabilir.
📍Uzun süreli hastalıklarda ortaya çıkan kas erimesini engelleyebilir.
📍İdman yapan sağlıklı kişilerde kas gelişimini arttırır.

DOĞRU MİKTAR
📍Yemeklerden yarım saat önce ya da yemeklerden iki saat sonra, 500 mg lık üç kapsüle kadar alın.

Kaynak:
Dr. Earl Mindell
Tamamlayıcıların Kutsal Kitabı
Sayfa: 92-93-94

Ayrıca şurada da detaylı bir bilgi bulabilirsiniz.

Not : Geçirgen bağırsak ve bağırsak sağlığı konusundaki diğer gönderilere de göz atmanızı öneririm.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.