"Kendimi okyanusun ortasında kalmış küçük
bir kayık kadar yalnız ve boş hissediyordum. Ama umutluydum. Birilerinin, bir
şeylerin gelip ruhumu dolduracağına, bir gün mutlaka karayı göreceğime
inanıyordum."
diyordu Hüsnü Arkan bir kitabında.
Aşağıdaki videoyu izleyince aklıma geldi bu
satırlar.
İletişim araçları hızla artsa da yalnızlığın tüm dünyada hızla arttığı
bir gerçek. Videoda da bahsedildiği gibi yalnızlığın mutlaka yalnız kalmakla
ilgili olması gerekmez. Bunun yerine, en önemli olan yalnız ve yalıtılmış
olmanın algısı ve bir keyifsizlik halidir. “Yaşamında anlam bulamamak”,
“Olumsuz ve tatsız hissetmek” ve “Olumsuz sosyal ilişkilerle ilgili öznel,
olumsuz bir duygu” “Bir kopukluk veya tecrit hissi.” vb. yalnızlığı
tanımlamanın diğer yolları. Bu sebeple yalnızlık
çeken insan terk edilme, dışlanma, depresyon, güvensizlik, umutsuzluk,
anlamsızlık, değersizlik ve kızgınlık duygularıyla dolu oluyor. Kendisinin hiç
kimsenin sevgisini hak etmediğini düşünüyor, bu yüzden de sosyal hayatta zorluk
çekiyor.
Videoya ilave olarak yalnızlığın insanın fiziksel sağlığına etkileri ile ilgili birkaç notumu
paylaşmak istiyorum bu gönderimde. Daha önce Dr Gabor Mate in kronik hastalıkların tesadüfi olmadığını hayır diyemeyen, duygularını bastıran, kendini erteleyen, içinde yalnız insanların hasta olma olasılıklarının duygularını ifade eden insanlara oranla çok çok fazla olduğunu izah ettiği bir gönderi paylaşmıştım. Şimdi anlatacaklarım da biraz bunu doğrular nitelikte (bu gönderi için tık 👆)
Evet doktorlar bir süredir yalnızlığın zihin için kötü olduğunu biliyorlar. Depresyon, stres, kaygı ve
güven eksikliği gibi psikolojik sağlık sorunlarına yol açtığı kabul ediliyor.
Ancak, artık sosyal izolasyonun fiziksel hastalık riskinin artmasıyla
bağlantılı olduğuna dair artan kanıtlar var. Bazı hastalıkların meydana gelme
olasılığını artırabileceği gözlemleniyor ve çeşitli bilimsel çalışmalar ile
doğrulanıyor.
Yapılan yeni araştırmalar, tıpkı
kronik stres gibi, yalnızlığın da bir takım bağışıklık disfonksiyon
yanıtlarıyla ilişkisini tespit etmekte ve yalnızlığın genel sağlığa zarar verme
potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir.
Araştırmacılar, daha yalnız olanların, gizli herpes
virüsünün yeniden aktifleşmesine dair belirtiler gösterdiğini ve
akut strese cevap olarak bu kişilerin kanında sosyal bağları güçlü olan
insanlara oranla daha fazla enflamasyonla ilişkilendirilen protein
olduğunu keşfetmişlerdir. Bu proteinler kronik iltihabın varlığına
işaret eder ve bu kronik iltihap, koroner kalp hastalığı, Tip 2 diyabet,
artrit, Alzheimer hastalığı, yaşlanmaya eşlik edebilecek zayıflık ve işlevsel
düşüş gibi birçok hastalıkla bağlantılıdır.
Gizli herpes virüsünün yeniden aktive olmasının stres ile
ilişkili olduğu bilinmektedir. Yalnızlık
da bağışıklık sistemini zayıflatan kronik bir stresör olarak
işlev görmektedir.
Daha önce yapılan araştırmalardan, düşük kaliteli ilişkilerin
beklenenden erken gerçekleşen ölüm ve her türlü diğer çok ciddi sağlık
sorununu tetiklediği açıktır. Araştırmacılar, yalnızlık
durumunun da kalitesiz ilişkilere sahip olmaktan ileri
gelebileceğini düşünüyor ve bu tür sosyal koşulların sağlık üzerindeki etkisine
dair olan araştırmaların psikolojik ve fizyolojik bazlı tedaviler için büyük
önem taşıdığını vurguluyor.
Araştırmacılar daha sonra bağışıklık sisteminin
gösterdiği tepkilerin yalnızlıkla olan ilişkisini belirlemek amacıyla, herpes
virüsleri yeniden aktif olduğunda kanda üretilen antikor seviyelerini ölçmüş.
Bu deneme için meme kanserini yenmiş, tedavileri sona ereli 2 ay-3 yıl geçmiş
olan 200 kişi kullanılmış. Yaş ortalaması 51 olan bu kişilerden alınan kan
örneklerinde Epstein-Barr ve cytomegalovirüs tipi
herpes virüslerine karşı üretilen antikorlar olup olmadığına bakılmış. Bu
virüslerin her ikisi de insanlarda sıklıkla görülen herpes virüsleri olarak
biliniyor. Bu virüs kaynaklı enfeksiyonların yaklaşık yarısı hastalık
üretmez, ancak bir kişi enfekte olduğunda, virüsler vücutta hareketsiz kalır ve
tekrar aktif hale gelebilir, bu da yüksek antikor seviyeleri veya titreleriyle
sonuçlanır. Yine sıklıkla hiçbir semptom ortaya çıkarmaz, ancak hücresel
bağışıklık sisteminde düzenleyici problemlerine işaret eder. Deney sonucuna
göre; çok fazla yalnız katılımcılar, sitomegalovirüse karşı daha
az yalnız katılımcılara göre daha yüksek antikor seviyelerine sahipti ve
bu yüksek antikor seviyeleri, daha fazla ağrı, depresyon ve yorgunluk
semptomlarıyla ilişkiliydi. Epstein-Barr virüsü antikoru
seviyelerinde herhangi bir fark görülmedi. Araştırmacılar,
muhtemelen bu reaktivasyonun yaşla bağlantılı olması ve bu katılımcıların
birçoğunun biraz yaşlı olması nedeniyle hiçbir fark görülmediğini, yalnızlık
ile ilgili bir reaktivasyonu tespit etmenin zor olacağını belirtti.
Ek bir çalışma grubunda, bilim adamları yalnızlığın,
strese cevap olarak proinflamatuar proteinlerin veya sitokinlerin
üretimini nasıl etkilediğini belirlemeye çalıştılar. Bu çalışmalar,
aynı grup meme kanseri hastalarından 144 kadın ve büyük sağlık sorunları
olmayan 134 fazla kilolu orta yaşlı ve yaşlı yetişkinlerden oluşan bir grupla
yürütülmüştür. Önce bütün katılımcılardan bazal kan örnekleri alınmıştır.
Daha sonra bu kişiler strese maruz bırakıldılar - beş dakikalık bir hazırlıksız
konuşma yapmaları ve bir video kamera ve üç panelistin önünde zihinsel bir
aritmetik işlem yapmaları istendi. Araştırmacılar, katılımcıların bağışıklık
sistemlerini, bağışıklık tepkisini tetiklediği bilinen bakteriyel hücre
duvarlarında bulunan bir bileşik olan lipopolisakkarit ile
uyararak takip ettiler.
Her iki popülasyonda da yalnız olanlar, akut strese cevaben, interlökin-6 veya
IL-6 olarak adlandırılan sitokinlerin, daha sosyal olan katılımcılardan daha
yüksek miktarlarda üretti. Başka bir sitokin olan, tümör nekroz
faktörü-alfa seviyeleri de yalnız katılımcılarda daha az yalnız
katılımcılara göre daha çarpıcı şekilde artmıştır. Ayrıca meme kanserinden sağ
kalanlar ile yapılan çalışmada araştırmacılar yalnız katılımcılarda daha
yüksek seviyelerde üretilen sitokin interlökin 1-beta seviyelerini
test ettiler.
Bilim adamları uyku kalitesi, yaş ve genel sağlık önlemleri dahil
olmak üzere birçok faktörü kontrol ettiklerinde sonuçlar aynıydı.
Araştırmacılar, "Her iki çalışmada çok yalnız insanların az yanlız
insanlardan daha fazla enflamasyonu olduğu anlamında tutarlılık gördük."
demiştir.“
Bu durumun aksinin de
doğru olduğunu unutmamak gerekiyor; yani sosyal bağları iyi olan kişilerin
dirençleri de daha yüksek oluyor.
Son söz olarak bu videoyu
benimle paylaşan, benim bu konuda daha ileri araştırma yapmama vesile olan sevgili
TULU'ya teşekkür ederim.💚 İyi ki varsın.
KAYNAKLAR:
- https://www.sciencedaily.com/releases/2013/01/130119185019.htm
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3890922/
- https://www.theguardian.com/commentisfree/2014/aug/16/depression-disease-loneliness-friends
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.