Çok severek takip
ettiğim bir youtube kanalı var. Dr Michael Greger in kanalı: NutritionFacts.org.
Bu kanalda 5-10 dakikalık kısa videolarda beslenme ve sağlık konusunda bilimsel
makalelerden ve gerçekliği kanıtlanmış bilgilerden derlenerek hazırlanmış
sunumlar mevcut. İnternette bilgi kirliliği o kadar fazla ki bir takım
duyumlardan değil de gerçek anlamda kanıt temelli bilimsel çalışmalardan derlenip
sunulan bilgiler keyif veriyor. Bu kanaldaki bir videoya takıldığımda
açıklamalara kadar inceliyorum oradan oraya tıklaya tıklaya kendimi bambaşka
yerlerde buluveriyorum. Aynısı size de oluyor mu?
Bugünkü gönderimde
uçuk ve siğil tedavisinde çay ağacı yağının faydaları başlıklı videosunu
paylaşacağım. İngilizce bilmeyenler için Türkçe çevirisini yaparak yazacağım.
Bu videoda bir de Türk bilim adamlarının yaptığı bir çalışmaya atıfta bulunmuş
ki görünce şaşıracaksınız. 👇
Siğil ve Uçuk İçin Çay Ağacı Yağının Faydaları
Esansiyel yağların
sadece anti bakteriyel ve anti fungal aktiviteler göstermediği, aynı zamanda antiviral aktivite gösterdiği de
bildirilmiştir. Bilim bu konuda ne
diyor? Uçuğa yol açan uçuk virüsü HSV-1'e
karşı uçucu yağların kullanılması nasıl olurdu? Asiklovir adı verilen ve uçuğun iyileşmesine yardımcı olan bir ilaç
var. Ancak artık ilaca dirençli suşlar gelişti ve bu nedenle bilim adamları bu
konuda başka alternatifler arıyorlar. Bundna yola çıkarak sadece % 1 konsantrasyondaki çeşitli esansiyel yağların
virüsün replikasyonunu tamamen baskıladığını buldular. Çay ağacı yağı, nane ve
listedeki diğerleri.
Ama bu bir petri
kabında bulunmuş olan sonuçlardı. Peki ya insanlarda durum nasıldı?
Tekrarlayan uçuklar popülasyonun %
20-40'ını etkiler. Çay ağacı yağı in
vitro olarak çalışıldı, bu nedenle topikal olarak uygulanan çay ağacı yağının
tekrarlayan uçukların tedavisinde etkinliğini değerlendirmek için randomize,
plasebo kontrollü bir çalışma yaptılar. Günde
5 kez % 6 lık çay ağacı yağı jeline karşı plasebo jeli kullanıldı ve bu deneye göre
ortalama iyileşme süresi birkaç gün daha kısa olmuş gibi görünüyordu ve virüs
biraz daha erken silindi. Fakat gruplar arasındaki farkların hiçbiri
istatistiksel olarak anlamlı değildi, yani küçük fark, sadece şanstan
kaynaklanıyor da olabilirdi. Örneklem büyüklüğünü suçladılar, ama belki çay
ağacı yağı yeterince işe yaramadı. Limonotu
(lemongrass) yağının teste alınması ilginç olurdu, çünkü viral aktiviteyi
10 kat daha düşük bir dozda, % 0,1 konsantrasyonunda bile silme işleminde hala
etkili olan tek yağ oydu, ancak şimdiye kadar böyle bir çalışma yapılmış gibi
görünmüyor .
Peki ya siğiller? Siğiller de virüslerden
kaynaklanır. İrlandalı araştırmacılar, çay ağacı yağı ile pediatrik bir hastada
el siğillerinin topikal olarak başarılı bir şekilde tedavi edildiğini bildirdi.
Parmaklarından birinin ucunda altı siğili olan yedi yaşındaki bir kız çocuğunun
parmağının durumu, yazı ve piyano derslerine engel olacak ve parmağının
görünümünü bozacak kadar ağırlaştı. Asitle boyadığın standart kostik tedavisi
gördü, ama siğiller adeta öç alacak şekilde geri geldi. Bu yüzden doktorlar
siğillerin ne lanet bir şey olduğunu anladılar ve düz çay ağacı yağı sürmeyi önerdiler ve 5 gün sonra tüm siğillerin
büyüklüğü azaldı ve bir hafta sonra hepsi gitti ve geri sonra gelmediler.
Gerçekten ağrılı olabilen geleneksel siğil tedavilerine kıyasla fena değil. Bu durumda çay ağacı yağı, çevreleyen
dokuya zarar verebilecek standart asit muamelelerinin aksine, sadece siğilleri
etkileyerek hiçbir yan etkisi olmadan işe yaradı. Bunun ardından,
randomize, kontrollü çalışmalar için acil çağrı yaptılar, ama bunu kim finanse
edecek ki? Doz başına bir kaç kuruş gibi rakamlar söz konusu.
Fakat özellikle siğil
tedavileri için randomize denemeler görmek istememizin nedeni, siğillerin genellikle bir veya iki yıl
içerisinde herhangi bir tedavi olmadan kaybolma eğiliminde olmalarıdır. Bu
nedenle antik dönemden beri siğillerin çeşitli büyülü süreçlerle giderilebileceğine inanılıyor. Bir büyücü şarlatan
doktora para ödüyorsun, senin siğillerin kendiliğinden kayboluyor ve büyücü
doktorlar parayı alıyorlar. Şaşırtıcı bir şekilde, siğillerin üzerine "büyünün etkisi" teste tabi tutuldu ve
siğiller üzerinde hiçbir etkisi olmadığı görüldü. Bu çalışmaları nasıl olup da
yaptıkları ilginç. Siğillerin dua ile yok edilip edilemeyeceği konusundaki bu
çalışma gibi. Duayı plasebo gibi kullandılar, bu yüzden insanlar kendi
siğillerini tedavi etme ihtimalini göz ardı etme olasılığını dışlamak için dua
edilen grupta olup olmadıklarını bilmiyorlardı. Bu da teste tabi tutuldu.
Herhangi bir plasebo etkisini en üst düzeye çıkarmak için değnek siğile temas
ettiğinde karıncalanacak şekilde bir devreye gizlice bağlı olan bir "sihirli
değnek" kullandılar. Hastalar ise çoğunlukla "basit Zenciler"
di diye belirtmişler 60'lı bilim adamları. Yine de, iddia edilen “sihre olan
derin inanca” rağmen, muamele edilmeyen grupta sihirli değnekle yapılan
müdahaleye kıyasla kendiliğinden kaybolan daha fazla siğil vardı.
Bunun gibi
çalışmaların sadece gerçekleştirilmesine değil, aynı zamanda nezih dergilerde
yayınlanmış olmasına da şaşırdım. Açıkça yayın, dergi editörleri arasında
önemli bir tartışmayı da beraberinde getirdi, ancak açık fikirli olmak
istediklerini söylediler, ama beyinlerini düşmesine gerektirecek kadar da açık
olmamalıydılar.
Videoda bahsedilen
makaleler
Sağlıklı ve mutlu kalın. Sevgiler💐
🌵💜🌵
YanıtlaSil