Oldukça verimli bir akşamdı. Mucize Doktor
u izlemeye başladım. Hiç de fena değil. Araya vıcık vıcık aşk hikayeleri
sıkışmazsa geleceği de iyi olacaktır diye düşünüyorum. En azından diğer yerli
dizilerden farklı, otizm ve savan sendromu adına farkındalık yaratabilecek
potansiyeli var. Töre, ağa mağa, silah, kadına şiddet, çocuğa eziyet yok; bir
otizmlinin iç dünyasına yolculuk var. Tarihimizi dizilerden öğrendi halkımız, biraz
da hastalıkları öğrensin. Hastaların ve hasta yakınlarının hikayeleri ise ziyadesiyle
hüzünlü. Neyse ilerleyen bölümleri merak ediyorum. Umarım saçmalamazlar ve ne
versen yerler moduna düşmezler. Mucize doktor tavsiyesi için kalpten teşekkürlerimi iletiyorum.
Aslında başlıktan da anlaşılacağı üzere bugünkü gönderimde Osteoporozdan bahsedeceğim. Bu gönderimin gerçekten iyi bir derleme olduğunu düşünüyorum. Kaynak belirtmek suretiyle blogumdaki gönderileri paylaşmaktan çekinmeyin bu arada. Zaman zaman bu konuda sorular alıyorum.
Osteoporoza halk arasında
kemik erimesi denir. Kemikte bulunan minerallerin azalması sonucu yapısı
bozulur. Kırıklara yatkınlık artar. Kadınlarda menopoz ile birlikte östrojen
hormonunun azalmasına bağlı olarak sıklıkla görülür. Kemik erimesinde ailesel
yatkınlık da önemlidir. Kalsiyum eksikliği, D vitamini eksikliği, alkol, sigara
tüketimi, hareketsiz yaşam tarzı, kortizon kullanımı, paratiroid bozuklukları, erkeklerde erkeklik
hormonu eksikliği, böbrek yetmezliği, böbrekten kalsiyum kaybı, hormonal
bozukluklar da osteoporoz açısından risk faktörleridir.
Aslında erken dönemde çok
belirti vermez. Her kemikte görülse bile en çok omur, kalça ve el bileği
ekleminde görülür. Kemiklerde hassasiyet, kırılmaya yatkınlık, ağrılar, yaş
ilerledikçe boy kısalması ve şekil
bozuklukları, harekette azalma tipik yakınmalardır.
Kemik dansitometresi ile
kemik mineral yoğunluğu ölçülür. Kemik mineral yoğunluğu ne kadar düşükse
kemiklerde kırılma riski o kadar fazladır.
Okuduğum çeşitli kitaplarda osteoporoz hakkında yazılanlardan aldığım notları bu gönderide derledim.
Şimdiden iyi okumalar.
Okuduğum çeşitli kitaplarda osteoporoz hakkında yazılanlardan aldığım notları bu gönderide derledim.
Şimdiden iyi okumalar.
✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽
AYŞEGÜL ÇORUHLU - ALKALİ DİYET
Vücut alkali olarak dizayn edilmiştir. Ancak yaşamsal metabolik olaylar sonucu asit artıklar ortaya çıkar. Her gün ortalama 70.000 minivolt proton oluşur. Bu kadar çok hidrojen iyonu ortaya çıkar. Protonlar, yani hidrojenler de en büyük asitlenme sebebidir. Vücut bu hidrojenleri asla kanda biriktirmez, yok etmek ister. Bunu yapabilmek için, aynen kolestrol plağını oluştururken olduğu gibi, bir takım alkali minerallere ihtiyaç duyar. Vücuttaki en fazla miktarda bulunan alkali mineral KALSİYUMDUR. Deposu kemiklerdir. Kalsiyumun % 99 u kemiklerde depolanmıştır. Geri kalanıysa vücut sıvıları ve diğer dokularda çok önemli görevler için bulunur. Kan ve vücut sıvıları asitlenince kandaki mevcut kalsiyum bu asitleri nötralize etmek için kullanılır. Ama asitlenme artar ve kandaki kalsiyum biterse kemik ve dişlerden kalsiyum çalınır. Öteki kemiklerden daha önce, özellikle leğen kemiklerinden, uzun kemiklerden ve omurgadan kalsiyum çalmaya başlanır. Bu sebeple osteoporoz için kemik yoğunluğu ölçümlerinde daha çok bu bölgelerde eksiklikler görülür.
Osteoporozun oluşmaması için
beslenmede kalsiyum içeren besinlerin önerilmesinin sebebi asitleri gidermek ve alkali olmak için kemikteki kalsiyum yerine
besinlerdeki kalsiyumun kullanılmasını sağlamaktır. Kemik sağlığını koruyan
besinler aslında bizi asitlenmeden de korur. Bu besinler, içerdikleri kalsiyum
sebebiyle alkali besinlerdir.
Yaşlılıkta osteoporoz normal
bir hastalık gibi görülür. Çünkü yıllarca vücuttaki asit yükü kemikten
kalsiyumu çalıp durmuştur. Sonuçta kemikler sünger gibi olur. Oysa osteoporoz
yavaşlatılabilir, durdurulabilir. Osteoporoz değeri ne kadar yüksekse vücuttaki
asit yükü de o kadar çoktur. Kemikler alkali mineral deposudur. Kalsiyum
dışında kemikteki MAGNEZYUM da
önemli bir alkali mineraldir. Osteoporozda kalsiyum gibi magnezyum minerali de
asitleri tamponlamak için kemikten çekilir. Vücuttaki magnezyumun % 80 i
kemiklerde bulunur. Geri kalan magnezyum ise kaslardadır. Yorulunca kaslara
kramp girmesinin bir sebebi de kaslardaki magnezyumun eksilmesidir. Kas
yorgunluğuna bağlı asitlenmeyi atmak için kastaki magnezyum kullanılır.
✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽
Bilindiği gibi osteoporoz
konusu ile ilgili branşlardan biri kadın doğumcular. Nasıl oluyor da kadın
doğumcular bu kemik rahatsızlığı ile ilgileniyor? Çünkü osteoporoz menopoz ile
birlikte müthiş bir ivme kazanıyor. Şayet osteoporoz şikayeti ile doktora
gittiğinizde size söylenecek ilk şeylerden bir tanesi süt içi yoğurt ye
olacaktır. Ama artık bildiğimiz üzere
süt bağırsak geçirgenliğini arttıran, otoimmün problemlere yol açan sanıldığı
kadar yararlı olmayan hatta zararlı olan bir gıda.
Osteoporoz konunda Mustafa Atasoy ise şunları yazmış Hormon kitabında:
KALSİYUM,
osteoporozu önlemek için tabii ki yeterli alınması gereken bir mineral Ama
osteoporoz için önemli besinler arasında toplumda halihazırda en yetersiz
alınanı kalsiyum değil. Aldığımız destek ürünler ve ilaç tabletlerinin içinde
bile, dolgu maddesi olarak ciddi miktarda kalsiyum bulunuyor. En başta VİTAMİN D olmak üzere MAGNEZYUM, VİTAMİN K2, ÇİNKO, BORON gibi önemli başka faktörlerin toplumdaki eksikliği
kalsiyumdan çok daha sık.
Bu, kalsiyum almayın demek
değil. Fakat nasıl damar sertliği/kolestrol ikilisi elma/kırmızı haline
geldiyse, osteoporoz da kalsiyumdan
ibaret sanılıyor. Kalsiyum kaynağı olarak da SÜT, tek kelime ile kötü bir seçim. “O zaman kalsiyumu nereden alacağız?” sorusu bunu o kadar
otomatikman takip eder ki, cevabı buraya yazmamak olmaz: İnek nereden alıyorsa oradan!
Kalsiyum desteğini
alırsanız, KALSİYUM KARBONAT şeklinde
değil KALSİYUM MALAT, SİTRAT ya
da GLİSİNAT olarak almayı tercih
edin. Bunlar diğeri gibi tebeşir değildir, yani biraz daha pahalıdır ama çok
daha iyi emilirler. Lütfen “mide
koruyucu” gibi akla zarar bir isim takılmış proton pompa inhibitörü grubu
ilaçları, çok zorunlu olduğunuz kısa dönemler dışında kullanmayın ki sindirim
sisteminiz kalsiyum dahil besinleri sindirebilsin ve bağışıklık sisteminiz
dostu düşmanı şaşırmasın. Kalsiyumu ineğin aldığı yerden almanız çok daha iyi
bir fikirdir, çünkü bitkilerden
aldığınız kalsiyum hem sütteki kalsiyumdan daha iyi emilir hem de daha fizyolojik
bir kalsiyum/magnezyum dengesi sağlanmış olur.
Çoğumuz kemikleri beton
kolonlar gibi değişmez yapılar zannederiz. Gerçekte ise kemikte sürekli bir yapım ve yıkım hüküm sürer. Yeni ve esnek kemik dokusunun, eskiyenin yerini
alması için bu şarttır. Erişkin çağda kemiklerimizin boyu büyümez, doğru ama iç yapıları kontrollü olarak sürekli
yıkılır ve tekrar daha esnek ve dayanıklı olacak yenileri yapılır.
Mutfağınızı yenilerken
olduğu gibi, kemiğin de yenilenmesi için de, hem yıkılması hem de yeniden
yapılması gerekir. Kemikte yıkım işinde OSTEOKLAST denen hücreler,
yapım
işinde ise OSTEOBLAST denen hücreler görev alır. İşte estrojen ve
progesteronun vücutta bazen birbirine karşıt, bazen de işbirliği içinde, ama
daima ikili bir takım halinde yaptığı işlerden biri de burada: KEMİK KAYBINI ENGELLEMEK İÇİN ESTROJEN VE
PROGESTERON İŞBİRLİĞİ YAPARLAR. Estrojen osteoklastlara etkisi ile yıkımı yavaşlatırken, progestreron da osteoblastlara etkisi ile yapımı arttırır. Bu bir takım
çalışmasıdır. Bu yolla elde edilen kemik sağlamlığı ve esnekliğini bugün kemik
erimesine karşı kullanılan ilaçlarla elde edemezsiniz.
Kemiklerin dışında sert bir “kabuk”
kısım (kortikal kemik) ve içinde de süngersi bir bölüm (trabüküler kemik)
bulunur. Kemik iliği iç kısmındaki bu süngersi bölümde yerleşir. Bu yapı daha
zayıf gibi görünse de aslında bal peteğine benzer özel düzeni sayesinde hem çok
sağlamdır, hem de süngersi yapısı kemiğe uygulanan darbeleri emmesini ve
yumuşatmasını sağlar. Kemiğe esneklik kazandırır. Şekilde osteoporoz
sonucu en sık kırılan kemikler arasında olan kalça kemiğinin iç yapısındaki
ince ve sık süngersi yapının, osteoporoz ilerledikçe nasıl eridiği “bal
peteklerinin” düzensiz olarak seyreldiği, boşluklar oluştuğu ve zayıfladığı
görülüyor.
Diğer şekilde ise, kalça kemiğinin “boynunda” ve gövdesinde oluşan
kırıklar şematik olarak gösterilmiştir.
Kemikte süren bu faaliyetler
için kemiklerin adaleler ve üzerlerine binen ağırlıkla uyarılmaları gerekiyor. Uzay
yolculuğunda uzun görevler üstlenen astronotlarda kısa süre içinde ve şaşırtıcı
bir hızla kemik erimesi gözlenmiştir. Osteoporozu engellemek için adalelerinizi
biraz olsun zorlayan yani kemiklerinizi uyaran DİRENÇ
EGZERSİZLERİNİ hayatınıza katmanız gerekiyor.
Osteoporozda son derece
önemli bir faktör de ASİDİK BESLENME.
Birçok incelemede kemik erimesini durduran faktörler arasında en önemlisinin bitkisel ağırlıklı beslenme olduğu ortaya konmuştur.
(incelemelerden
biri https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/11034231
ve diğeri https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/11446566)
Potasyum ve magnezyum gibi alkali mineralleri sebzeler ve otlarla doğal
tuzlar şeklinde almak yerine orantısız ve mantıksız boyutta hayvansal ağırlıklı
bir gıda tüketimine gidilmesi dokudaki asit birikiminin kemikten erime ile
karşılanmasına neden oluyor. Bundan yalnızca 80 yıl öncesi ile
karşılaştırıldığında Amerika’da tavuk eti tüketimi tam 150 kat artmış durumda.
Bu çılgınlıktan başka bir şey değil.
Bir araştırma “Bitkisel proteinlere oranla yüksek bir
hayvansal protein tüketimi menopozal kadınlarda kemik kaybı ve kırık riskini
artırıyor” başlığını taşıyor. 1035 kadının alındığı bu ileriye dönük
araştırmada bitkisel protein alımına oranla en yüksek oranda hayvansal protein
alan menopozal kadınlarda kalça kırığı riskinin diğerlerine göre tam 4 kat
arttığı ortaya çıkmış!Üstelik bu ilişki, hayvansal protein – osteoporoz ve
kırık ilişkisinin yaş, kilo, kalori alımı, estrojen kullanımı, sigara,
egzersiz, alkol, kalsiyum alımı ve total protein alımı, yani özetle akla
gelebilecek her faktör göz önüne alındıktan sonra da anlamlı kalmaya devam
etmiş. (bu araştırma şuradan incelenebilir https://academic.oup.com/ajcn/article/73/1/118/4729780
)
Hayvansal protein ağzınıza
sürmeyin, vegan beslenin demiyorum. Tabağınızda koca bir biftek ve onun dörtte
biri kadar yeşillik değil, bunun tersi olmalı diyorum. Günümüzün fabrikasyon
hayvansal gıdalarında özellikle yağlı dokularında akıl almaz boyutta biriken
toksinler (pestisitler, ot ilaçları, petrol artıkları) de modern dünyanın
abartılı et tüketimi kültürüne kapılmamak için bir başka çok önemli neden.
Menopoz sonrası kemik
erimesi izlenen kadınlarda POTASYUM SİTRAT ile
yapılacak bir alkali desteğinin kemik erimesine ilişkin parametreleri tamamen
düzelttiği (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/8190153)
ve kemik yoğunluğunu arttırdığı (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/17035614)
net olarak gösterilmiştir. Bunu okuyunca sakın ola bir yerden potasyum sitra
alıp kullanmaya kalkmayın! Potasyum ancak doktorunuzun kontrolü altında
kullanılabilecek, aksi taktirde son
derece ciddi riskli olabilen bir mineral. Alkali desteği olarak potasyum sitrat
yerine İngiliz karbonatı (sodyum bikarbonat) almanızı önermiyorum. Bununla
birlikte, gene doktorunuzun ayarlayacağı biçimde potasyum sitratla değişimli
kullanılan bir karbonat kullanımı yararlı olabilir. Düzenli
kullanabiliyorsanız, EV YAPIMI SİRKE de
dokuları alkali tutup kemik erimesini engellemek için çok yararlıdır.Maliyetini
karşılayabilecek kişiler için bir İYONİZE ALKALİ SU ÜNİTESİ
de bilinçli kullanmak kaydı ile osteoporoza çok ciddi katkı sağlayabilir.
Kemik erimesi için en önemli
faktörler arasında, en başta dokuları alkali tutmak olmak üzere VİTAMİN D,
magnezyum, vitamin K2, borun ve kalsiyumu saymıştık. Bunların tümünden daha
etkili olan faktör ise estrojen. Menopoz sonrası kemik kaybına yol açan
faktörlerin açık ara en önemlisi, estrojen kaybı.
Amaç kemik erimesini
durdurmak ve geri çevirmek ise ESTROJENden güçlü bir
silah bulmak neredeyse imkansız. Estrojenin hangi çeşidi olursa olsun, düşük
dozlarda bile olsun kullandığınızda, vitamin D düzeylerinizi iyi tutmak kaydı
ile kemik erimesini geri çevirebilirsiniz. Tabii ki biyoeşdeğer estrojen olarak
ve ciltten kullanmak her zaman doğal ve akıllıca olandır. Ancak progesteronun
eşlik etmediği bir estrojen kullanımı her zaman her durumda yanlıştır. Tabii ki
doğal biyoeşdeğer PROGESTERON da bu kullanıma
eşlik edecektir. (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/8017450)
Çoğumuz sanırız ki kemik
erimesi menopozdan sonra başlar. Halbuki kemik yoğunluk ölçümleri 30-35
yaşındna itibaren düşmeye başlıyor. İşin aslı, 30-35 yaşına ne kadar sağlam bir
kemikle girerseniz yani kemik yoğunluğu “banka hesabınız” ne kadar şişkinse,
ilerleyen yaşınızda harcayacak o kadar kemiğiniz var ve kırıklar sizden o kadar
uzak kalacak anlamına gelir.
Burada benim esas dikkat
çekmeye çalışacağım dönem, bir kez daha, yuvarlak olarak 40-55 yaş arasına
konumlandırdığımız “menopoz çevresi / menopoz hemen öncesi” yani perimenopoz
diye adlandırdığımız dönem. Size pek bilinmeyen ama önemli bir bilgi vereyim:
Kadında en “hızlı” kemik kaybının yaşandığı dönem, bu yıllar. (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2968416/)
Evet, kırıklar bu yaşlarda değil daha sonra ortaya çıkıyor ama bunun nedeni,
kemikte zayıflamanın henüz kırılacak noktaya ulaşmamış olması.
Biraz önce, estrojenin düşük
dozda bile kullanılmasının kemik erimesini önlemeye yönelik güçlü etkisinden
bahsetmiştik. Kitabında önceki bölümlerinde ise kadından kadına değişmekle
birlikte 40-55 yaş aralığındaki perimenopoz döneminde kadınların çoğunda “gereğinden
fazla” estrojen bulunduğunu ve bu yılların estrojen baskınlığı yılları olduğunu
söylemiştik. Bir kez daha ve kemikte de
estrojen/progesteron dengesinin bozulması aleyhimize işliyor. Bu yıllarda
adetleri düzenli olsa da yumurtlama performansında belli belirsiz bir düşüş
yaşayan kadınlarda bile kemik erimesi derhal hızlanıyor. (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/2215605)
Progesteron eksikliği kendini kemikte derhal belli ediyor. Bu yaş döneminde
estrojen/progesteron dengesi yönünden progesteronun zayıf düşmesine izin
vermememiz için onlarca nedenden biri daha. (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/29520604)
✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽
Bilgisine sıklıkla başvurduğum doktorlardan biri olan CANFEZA SEZGİN in Tam Şifa kitabından osteoporozla ilgili şu notları aldım:
- KAFEİN içeren kahve ve çay tüketimine dikkat edilmelidir. Alınan her 100 mg kafein, 6 miligram kalsiyum kaybına neden olur. Fazla gibi görünmemekle birlikte özellikle yeterli kalsiyum almayan kadınlarda yıllar içinde ciddi bir kayba neden olur. Yarım litre kahvede 300 miligram kafein bulunur.
- Sağlıklı beslenmede günlük 2.300 miligramın altında TUZ alımı önerilir. Yüksek oranda rafine tuz içeren gıdalardan (pizza, burger, kızartma, sosis, salam, konserveler, vb) kaçınılmalıdır. Tuz veya sodyum, kalsiyumun idrarla kaybını artırır.
- Potasyum kalsiyum kaybını azalttığı için
muz, domates ve portakal suyu gibi gıdalar tüketilebilir.
- Birçok karbonatlı içecek ve gazoz fosforik asit içerir. Fosforik asit idrarla kalsiyumun atılmasına neden olur.
- Günde 100 gr KURU ERİK tüketilmesi kemik erimesinin düzelmesine katkı sağlamaktadır.
- BALIK YAĞI: Balık yağı kalsiyumun emilimini arttırır. Günde 3 kez 1 gram önerilir.
- KALSİYUM: 19-50 yaş arası günde 1.000 mg, 50 yaş üstü günde 1.500 mg önerilir. Osteoporoz veya osteopeni tanısı konmuş kişilerin daha yüksek miktarlarda kullanması önerilir. Kalsiyum yanında D vitamini ve magnezyum takviyesi de önerilir.Uyarı: Elementel kalsiyum yemeklerle birlikte alınmalıdır ve bir defada 500 mg dan fazla alınmamalıdır. Kalsiyumca zengin gıdalar ile demir içeren gıdaların tüketimi arasında en az 2 saat ara olmalıdır. Kalsiyum demirin emilimini azaltmaktadır. Yemeklerle birlikte çay tüketilmesi de doğru bulunmamaktadır. Çayda bulunan tanen bileşikleri kalsiyum emilimini azaltmaktadır.
- C ve K VİTAMİNİ: C vitamini eksikliğinde de osteoporoz gelişebilir. K vitamini, kemik proteini olan osteokalsinin üretimi için gerekli olan vitamindir.
- MAGNEZYUM: Menopoz sonrası dönemde kadınlarda ilk 6 ay boyunca günde 250-750 mg , 6-18. aylarda 250 mg magnezyum takviyesi yapılmış ve izlemeye alınan kadınlarda kemik dansitesinde önemli oranda artış gözlenmiştir.
- STRONTİUM: Bir klinik araştırmada strontium ranelat tuzu kullanılmıştır. 1649 osteoporoz tanısı olan postmenopoz dönemdeki kadına günde 2 gram strontium ranelat (680mg elemantal strontiuma eşdeğer) takviyesi yapılmış, 3 yıl boyunca hastalar izlenmiş ve kırık oluşumunun önemli derecede azaldığı gözlenmiştir.
- POTASYUM SİTRAT: Küçük bir çalışmada, günde 40mqE potasyum sitrat verilmesi ile kemik kaybı olan kadınlarda kemik yıkımının azaldığı saptanmıştır. Sadece doktor önerisi ve takibi ile kullanılmalıdır.
- YEŞİL ÇAY: Yeşil çay sadece polifenolik içeriği açısından değil aynı zamanda K1 vitamini açısından da zengindir. Osteoporoz oluşumuna karşı koruyucu olduğuna dair çeşitli klinik ve deneysel araştırmalar mevcuttur. Günde 3-5 bardak yeşil çay içilmesi önerilir ve yaklaşık 250 mg kateşin sağlar. 125-625 mg günlük kateşin içeren destek kullanımı tavsiye edilmektedir.
- SOYA İZOFLAVONLARI: Soyadan zengin beslenen Uzakdoğulu kadınlarda kemik erimesine bağlı kırık riski daha az görülmektedir. Kemik dansitesini arttırmak için kadınlara önerilmektedir. Fitoöstrojenler olarak bilinen izoflavon yapısında genistein, daidzein ve glycitein içermektedir. Daidzein, osteoporoz tedavisinde kullanılan iprilavon a benzer yapıdadır.6 ay boyunca 55-90 mg soya izoflavonları takviyesi yapılmış olan menopoz dönemindeki kadınlarda kemik dansitesinde önemli artış gözlenmiştir. Soya proteini 12 hafta boyunca destek olarak verildiğinde kas gücü ve kemik direncinde artış elde edilmiştir. Ancak soya ve soya ürünlerini alırken/tüketirken GDO suz olmasına, yerel tohumlardan organik olarak üretilmiş olmasına dikkat ediniz.
- KAHVERENGİ DENİZ YOSUNU (FUCUS VESİCULOİS): İyot ve pek çok mineral açısından zengindir. İçerdiği fukoksantin bileşiği kemik dokusunu yıkan osteoklast hücrelerinin oluşmasını engellerken kemik dokusunu yapan osteoblast hücrelerine olumsuz etki yapmaz. Bu özellikleri ile kemik dokusunun azalması ile seyreden kemik erimesi (osteoporoz) ve iltihaplı eklem romatizması (romatoid artrit) gibi rahatsızlıklarda önemli bir destek olarak görülmektedir. Kahverengi deniz yosunu ekstraktı günde bir kapsül tercihen yağlı yemekle beraber tüketilmelidir.
- ATKUYRUĞU VE YULAF: Yulaf hormon düzeylerini arttırarak hücre büyümesine destek olur ve kalsiym açısından da zengindir. Atkuyruğu ise silisyum içermektedir ve kemiklerin güçlü olmasına destek olmaktadır. Atkuyruğu çayı: 2-4 gram drog 1 bardak su içine eklenir, 5 dakika kaynatılır, 5-10 dakika demlenip süzülür. Günlük drog miktarı 6 gramı geçmemelidir.
✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽
İBRAHİM SARAÇOĞLU - BİTKİSEL SAĞLIK REHBERİ
BROKOLİ içerdiği
zengin kalsiyum oranından dolayı osteoporoz (kemik erimesi) hastalarına iyi bir
yardımcıdır. Lahana, brokoli,
karnabahar, maydanoz hepsi birer kalsiyum deposudur. Aslında bir sebze veya
meyvede bir mineralin veya farklı bir etkin maddenin bol miktarda bulunuyor
olması, vücudumuza aynı oranda bolca alınır anlamına gelmez. Ancak, brokolide kalsiyum hem çok zengindir, hem
de vücudumuza zenginliği oranında alınır. Özellikle menopoz dönemindeki
bayanların bol süt içerek desteklemeye çalıştıkları kalsiyum açıkları sonuçsuz
kalmaktadır. Ağırlıkça eşit miktarlardaki brokoli ve sütü karşılaştırdığımız
zaman, brokoliden çok daha fazla kalsiyum aldığımızı görürüz. Süt içerek kalsiyum açığını kapatmaya
çalışan osteoporoz hastalarının bu konudaki gayretleri boşunadır. Ayrıca,
brokoli süte göre daha avantajlıdır, çünkü brokolide yağ yoktur ve kolesterolün
düşürülmesinde iyi bir destekleyicidir, sütte ise kolesterolü yükselten yağ
grupları vardır.
Yeri gelmişken belirtmekte
tekrar fayda görüyorum, kemik yapısının en önemli inorganik (mineral) yapı
taşlarından bir tanesi kalsiyumdur.
Ancak, osteoporoz (kemik erimesi) hastalığı kalsiyum açığı problemi değildir.
Süt ve süt ürünlerinin tüketilmesiyle de osteoporoza karşı önleyici veya
koruyucu önlem alınmış olunmaz. Osteoporoz yaşlı insanlarda (kadınlarda menopoz
ve menopoz sonrası, erkeklerdeyse altmış yaşından sonra) daha sık görülmektedir. D vitaminiyle kalsiyum
depolanması doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle D-vitamini eksikliği kalsiyum
emilimini de azaltır. Yaşlı insanların gün ışığından kendilerini mahrum
etmemeleri gerekir. Çünkü D vitamini oluşumu için gün ışığı şarttır. Ayrıca, C vitamini de
kemik yapısının ağ-örgü yapısının oluşumunda ve korunmasında doğrudan
etkilidir. Alman asıllı bilim adamı Prof. Dr. Jürgen Vormann yaptığı
araştırmalarda C, K ve D vitamin
takviyelerinin osteoporoz hastalarında fonksiyonel olduğunu 15.04.2004
tarihinde JournalMED’de yayınlamıştır. Brokolinin hem C vitamini hem de
kalsiyum deposu olduğu göz önünde bulundurulursa osteoporoz hastaları için
önemi daha da belirginleşir.
Osteoporoz rahatsızlığının
ortaya çıkışında birçok neden vardır. Vücudumuzun asit-baz dengesini ayarlayan
en önemli organımız böbreklerimizdir. Besinler üzerinden aldığımız asidin
fazlası böbrekler üzerinden idrar yoluyla vücuttan atılır. İleri yaşlarda,
böbreklerin asit atılımı yavaşlayarak, vücutta gizli asit artımına veya asit
birikimine neden olur. Asit miktarının artması kemik yapısındaki minerallerin,
kemiği yavaş yavaş terk etmeye başlaması anlamına gelir ki, bu da kemik
erimesinin ortaya çıkması anlamına gelir. Böyle
durumda olan hastalara, asit yapıcı beslenme yerine, bazik beslenmeyi destekleyici besinleri
önermek oldukça faydalı olacaktır.
KEMİK ERİMESİNE KARŞI KÜR:Taze
ve koyu yeşil renkli olan BROKOLİ den yaklaşık 200-250 gram alınız ve kaynamakta olan yarım litre klorsuz suyun içerisine atınız. Ağzı kapalı olarak
kısık ateşte 6 dakika haşlayınız.
Altıncı dakikadan sonra ocaktan indiriniz ve ağzı açık olarak ılımaya bırakınız. Yarısını sabah kahvaltısından yirmi
dakika önce aç karnına, diğer yarısını da öğlen yemeğinden yirmi dakika önce aç
karnına içiniz. 30 gün boyunca her gün taze hazırlanıp içilmesi gerekir.
Haşlama suyu içerisindeki haşlanmış brokoliyi salatalarında tüketebilirler.
Duruma göre zaman zaman kür tekrar edilebilir.
✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽✽
AİDİN SALİH - GERÇEK TIP
Kemik yoğunluğunda meydana
gelen belirgin azalmaya "osteoporoz" denir. Kemik dokusu, normal
olarak diğer bütün dokular gibi, bir yandan yapılıp bir yandan yıkılan bir
dokudur. Gençlikte yapım hızı yıkım hızından fazladır. Hastalarda ve yaşlılarda
kan dolaşımı bozulunca, kemiklerdeki yıkım hızı yapım hızının üzerine çıkar. Dişlerin ve dişetlerinin bozulması kemik erimesi
başlangıcının belirtilerinden sadece biridir. Bu da beslenme düzeninin
yanlış, yemeklerin karışık olduğunu,- bağırsak fonksiyonunun bozulması sonunda
kanın asitli hale geldiğini ve kanda canlı kalsiyumun azaldığını gösterir. O
zaman vücutta ölü kalsiyum, kireç şeklinde çoğalır. Vücut bu kalsiyumu
kullanamaz ve kalsiyum yetersizliğini, diş ve yüz kemikleri gibi kemiklerden
kalsiyum elde ederek gidermeye çalışır. Kireç ise kemiklerin çevresinde
toplanarak onları sıkıştırır, kemiklerin çevresinde adeta bir kalkan
oluşturarak kanın ve kanla gelen besin maddelerinin kemiğe ulaşmasını kısmen
engeller. Beslenme yetersizliği ile karşı karşıya kalan kemikler zayıflar ve
böyle devam ettiği sürece kemiklerde yıkım hızı yapım hızından daha fazla olur.
Omurgada fıtıklar bu şekilde oluşmaya başlar.
Kemik erimesi şikâyetiyle
doktora gidene bol bol süt içmesi ve peynir yemesi tavsiye edilir. Hasta bu
tavsiyeleri harfiyen yerine getirdiğinde kemik erimesi ve kireçlenme daha da
şiddetlenir. Ne kadar çok süt tüketilirse
ilerleme de o kadar vahim olur. Bu doğaldır çünkü peynir ve sütü hazmedebilmek
için öncelikle bağırsak tedavisinin yapılması ve beslenme düzeninin
değiştirilmesi gerekir.
Britanya adalarında yapılan
paleopatolojik kemik incelemesinde tarım
dönemine geçilmesi ve süt tüketiminin başlaması ile birlikte osteoporozun arttığı
tespit edilmiştir. Britanya tarihinde en çok süt tüketilen ve en çok osteoporoz
görülen dönem 20 ve 21. yüzyıllardır. Bu normaldir çünkü Britanya nüfusunun
çoğunluğu sütü hazmedemeyen ‘'A'' ve
"0" kan grubu taşıyıcılarıdır.
Kemik
erimesinden korunmak veya kurtulmak için bol kalsiyum almak değil, vücudun
sindirebileceği yemekleri yemek ve bağırsakların sağlıklı olması önemlidir. Beslenme
alışkanlığı doğru, bağırsaklar sağlıklı olursa, yemek ile alınan kalsiyum az da
olsa, bu miktar vücuda yetecektir. Çünkü sağlıklı mide ve bağırsaklar, doğal
yiyeceklerin kalsiyumunu canlı formda kana karıştırarak hücrelere kolay
ulaşmasını sağlar. Mide ve bağırsaklar
sağlıklı değilse ve yemeklerin sindirimi tam olarak gerçekleşmezse, o zaman kan
asitli olur, kalsiyumu bağlayarak kireç oluşturur. Bu durumda kalsiyum
içeren yiyecekler ne kadar tüketilirse tüketilsin, sonuçta sadece vücuttaki
kireç miktarı artmış ve kemik erimesi şiddetlenmiş olur.
Kemik erimesi tedavisi:
Mide ve bağırsakların
tedavisinden başlanarak, sırayla tüm temizlemeler yapılır. Mide ve
bağırsakların tedavisi ile beraber hacamatlara başlanır. Tam sağlıklı olana
kadar süt içilmez. Daha sonra da süt ürünlerinden sadece yoğurt, kefir ve
haftada 1-3 defa doğal beyaz peynir veya eski peynir tüketilebilir. Fakat "0" kan grubu taşıyıcıları,
hazımlarını düzeltmeden yoğurt bile yememelidir.
- 2-3 sene boyunca her sabah 200 gr. greyfurt suyu, suyla birlikte içilir. İsteyenler limon suyu, kan grubu "B" olanlar portakal suyu içebilir.
- Çiğ yeşil sebzeler, özellikle turp yaprağı, ıspanak, dereotu, ısırganotu, hindiba, kereviz yaprağı, maydanoz ve semizotu ekmek yerine yenmelidir.
- Yemeklerde ise doğal kalsiyum kaynağı olan çiğ sebzeler, salatalık, domates, turp, kabak, kara lahana, brokoîi, yeşil yapraklılar, havuç, taze fasulye tercih edilmelidir.
- Yoğurdu sadece sarımsak ve yeşillikle birlikte yemek gerekir.
- 3 günlük açlıkların 7 defa yapılması kemik erimesini durdurur. 10 günlük açlık ise, kemik erimesi nedeniyle oluşan deformasyonlan mümkün olduğu kadar düzeltir.
- İlk açlıktan sonra PROPOLİS kullanılırsa, kemik rehabilitasyonu daha hızlı olur. Propolis bütün balcılarda bulunur.
- Kemik erimesinin başladığını gösteren paradontoz ve sinüzit gibi rahatsızlıklar ise, 1 günlük ve 3 günlük açlıklarla kısa zamanda düzelebilir. İlerlemiş kemik erimesinde ve omurgada oluşmuş fıtıklarda çözüme yalnız 10 günlük açlıklarla ulaşılabilir. Çünkü tahribata uğrayan dokular ancak açlığın yedinci gününden itibaren kendini yenilemeye başlar. Bazen bir defa yapılan 10 günlük açlıkla iyileşme sağlanır, bazen de 10 günlük açlığın 2 defa tekrarı gerekebilir. Osteoporoz hangi derecede olursa olsun bu uygulamanın faydası görülür ve mümkün olan düzelme gerçekleşir. Fakat yaşlılarda ve ileri düzeyde kireçlenme ve kemik erimesi olanlarda kireç eritme işleminin doktor kontrolü altında yapılması gerekir. Çünkü kireç eritilebilir, fakat eriyen kirecin yerinde oluşan boşlukları sadece genç vücut doldurabilir. Bunu telafi etmenin yolunu ancak işin ehli bilir.
bu konuya ilgi duyanlara şu videoları izlemelerini ve makaleleri okumalarını da öneririm:
Diğer Faydalı Kaynak Yazılar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Kuralları:
-Lütfen reklam ve tanıtım içeren yorumlar yapmayınız.
-Küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayınız.
-Sadece konu ile ilgili yorumlara cevap verilir.